28 Eylül 2012

İş Hayatında Ben

Önemli bir işin ortasındayken iş arkadaşlarımdan biri elinde bi tomar evrakla "şunu bi tarayabilir misin yaeee" diye geldiğinde;
Şayet İnsan Kaynakları maaş ödemesi için taranacak evrak getiriyorsa:
Önemli bir işin ortasındayken telefonum çaldığında 
açmadan önce: Yeterrrr çalmaaa artııııkkkk
açtıktan sonra: 
- Buyrun Müdür Bey.... :D
İş arkadaşımla geyik yaparken maili yanlışlıkla patrona gönderdiğimde
Arkadaşlarla iş arasında kaynatırken birden genel müdür geçtiğinde
Maaş ve avans günleri ben
Maaşların dağıtıldığını duyunca ben
Bizim şirkette bazı kızları kısaca özetlersek
İki kişiyi üçüncü bir kişi hakkında konuşurken yakaladığımda
Öğle yemeğinde en sevdiğimiz yemekler olduğunda
Öğle yemeğinde kuru fasulye+nohut ve türevi yemekler olduğunda
Biz bugün çıkıp dışarıda yiyebilir miyiz diye müdürden izin almaya gittiğimizde:
Performans görüşmelerinde sevimli biri olmaya çalışırken ben
Sevmediğim bir iş arkadaşımla tartışmaya girdiğimde sussun diye yaptığım:
He hee haklısınn canım:
Aylak aylak dolaşırken patrona yakalanmamak için: 
Cuma akşamı saat 18:00 olduğunda ekipçe biz:

Bacak kadar boyun var amk.

Bursa'nın Yüzen Taşları

Bursa'nın ufak tefek taşları türküsü Bursa'nın kayan yüzen taşları olarak değişti.

Altıparmak Meydanı'nda aylarca üzeri siyah kumaşla örtülü iki dikili taş durdu da durdu. Hani biz yurdum insanı olarak merak ederiz ya böyle heykel falan bir şey yapıldığı zaman bu kez hiç merak etmedik o kara örtünün altından ne çıkacağını. Çünkü örtünün altından ne çıkacağından çok heykelin yapılması için Almanya'dan getirilen heykeltıraş Christian amcam ve heykelin fiyatı çoktan konuşulur olmuştu Bursalılar ve Türk Halkı tarafından. Kimi sanat dedi, kimi bu bir buluş dedi, kimi bi bokum değil dedi, kimi zart dedi kimi zurt.




Altıparmak'a bu heykel olduğu söylenen ucube dikilene kadar dünyaca ünlü olduğundan bi haber olduğum heykeltıraş Christian Tobin amcam Türk halkını ve özellikle de biz Bursa halkını teknolojinin gerisinde, internet kullanmayan "cahil lan bunlar araştırıp bulmaz gazlayalım gitsin" falan demiş olmalı ki "dünyada eşi benzeri yok" dediği heykelin ikili, üçlü bilemedin -hadi sen yabancı değilsin- dörtlü versiyonunu yapıp yapıp "kent estetiğine katkı" isteyen zengin Belediyelere kakalıyor gibi. Bir boka benzemeyen bu heykel için Almanya'dan 850bin TL gibi fahiş fiyatlara getirilen Christian Tobin memleketinde bizden "Keriz Türkler" diye bahsedip paraları çatır çatır yiyiyordur kesin. Sanata ve sanatçıya her zaman saygımız var elbet ama kusura bakmayın salak yerine koyulmaya hiç niyetimiz yok.

Amerika’nın Illinois eyaleti Aurora Downtown’da Christian Tobin tarafından 2001 yılında yapılan dörtlü “Yüzen Taşlar” .

Belediyenin, vatandaşın cebinden çıkan paralarla vatandaşın kabullenmediği bir sözde sanat eserini yaptırması, üzerine bir de vatandaşı salak yerine koyar gibi çıkıp efendim "Dünyada eşi benzeri yok", "Hacivat ile Karagöz'ü temsil ediyor","Bursa'mıza şöyle katkısı var böyle katkısı var" diye bu heykel midir nedir ne idüğü belirsiz şeyden övgüyle bahsetmeleri, açıklama yapmaları da cabası.

Bursa halkı daha Bursa'nın geçmişinde hiç yer almamış Nostaljik Tramvay'ı kabullenememişken bir de bu "Yüzen Taşlar" çıktı başımıza.

Bursalıların heykelle ilgili söyledikleri şeyler aşağı yukarı hep aynı
Ne kent estetiğine bir katkısı oldu, ne Hacivat'la Karagöz'e benziyor.
Kendi kendine dönüp duruyor bu taşlar ne işe yarıyormuş ki?
O parayla daha güzel şeyler yapılabilirdi, böyle saçma sapan bir şeye bu kadar para verilir mi? Günah ya yazık günah!
Teyzemin biri:  -Ne ki bu kızım?
Yol yapsın, okul yapsın, hastane yapsın, bu ne biçim heykel lan.
Vesair vesair.

Tabii bu taşları Bursa'nın Eyfel'i zannedip önünde hatıra fotoğrafı çektiren, gece Arap Şükrü'de fullendikten sonra taşların arasında hoplayıp zıplayıp ıslananlar da yok değil, somut sanatla ilgilenip taşların karşısında saatler geçirip onu inceleyenler, yorumlayanlar, ay süper yaa deyip beğenenler de. Ama olumsuz tepkilerin çoğunluğu bir gerçek hani.

Heykelin açılışı yapıldı yapılalı kaç kez bozuldu, tamir edildi bilmiyorum. Sanırım takım çantasıyla bir tamirci ustasını kenarda 7/24 hazır bekletiyorlar falan. Olayın üstünden aylar geçmiş bu yazıyı yazmak da nerden esti Selo? diyorsan sayın okuyucu sabah-akşam görüyorum ben bu taşları sinirlerim bozuldu, yazmıcam yazmıcam dedim ama dayanamadım.

Öperim.

27 Eylül 2012

Meraktan Öldürenlerde Son Durum


Bu postta neyin nesi diyorsan ahanda cevabı burada sayın okuyucu

Önemsiz'e Düşenler
*Eski sevgilim olacak dallamanın beni unutup unutmadığını,
*Sırf o görsün diye herkese açık yaptığım Facebook paylaşımlarımdan beni takip edip etmediğini,
*Yeni bir sevgili yapıp yapmadığını,
*Yaptıysa nasıl, nerede ve ne zaman tanıştıklarını?
*Hatunun benden daha güzel olup olmadığını (böyle bir şeye ihtimal yok tabisi ama varsayalım)
*Nutella'nın neyin kafasını yaşadığını,
*Bodrum tatilinde tanıştığımız ve benim epey bir hoşlandığım Deniz'în beni özleyip özlemediğini,
*Şayet bunlardan iş çıkmayacaksa beyaz atından vazgeçilen kendi gelsin razıyım denilen prensin ne zaman, nerede karşıma çıkacağını, (hayır yani bazen çok paspal olabiliyorum ona göre üstüme başıma dikkat ederim baa'bında)

Yüksek Öncelikli İşaretlenenler
*Zaman zaman görüştüğüm ve bir türlü benim diyemediğim Zafer'in aklına gelip gelmediğimi...
Artık daha sık görüşüyoruz falan. Aklına gelmek ne kelime herif uykusundan uyanıp bana 02:26'larda mesaj atıyo nabberr?? :) (böyle heveslendiğime bakmayın bi kez attı, onu da doğru kişiye mi gönderdi emin değilim gerçi ama bu kadar işte, ötesi yok, olmasına pek ümidim de yok.

Yanıtlananlar
*Yoldaki yeğenlerimin cinsiyetlerini
Biri kızdı ve onu doğumundan bir ay sonra kaybettik :( Diğeri erkek
*Türkiye kupasını kimin alacağını,
Fenev
*Can Bonomo'nun Eurovision'da kaçıncı olacağını,
Kaçıncı olmuştuk la? Yedinciydik sanırsam.
*Ağda yaptırdığım halde kasığımda oluşan kıl dönmesinin bu ilaçlarla geçip geçmeyeceğini,
Böhühü :( Ameliyat oldum
*Beyaz pantolonuma ne zaman cuk diye girebileceğimi,
Bu pantolona niye giremediğim annemin ay ben onu 40derecede yıkadım itirafıyla belli oldu. Sadece ben büyümemişim, pantolon da küçülmüş. Bu pantolona girebilmem için 42 beden olmam gerek, bunun için de biraz zamana ihtiyacım var.
*Erkek güzeli, sempatikliğin, sevimliliğin, sıcakkanlılığın tavan yaptığı Yunan asıllı Alman tedarikçimiz Philipp'in Mayıs ayında ithal edeceğimiz makinanın ardından Türkiye'ye gelip gelmeyeceğini,
Hâlâ gelmedi, ama arada Skype'den konuşuyoruz. Hem artık bi popüleritesi de kalmadı. Yerli malı yurdun malı diyorum, oylarım Zafer'e gitsin.
*Gelirse geçen sefer teknik engeller sebebiyle yiyemediğimiz ama sözleştiğimiz akşam yemeğimizi yiyip yiyemeyeceğimizi,
Bkz bir üstteki cevap.
*Performans değerlendirilmesi sistemine geçen şirketimizin Haziran'da bana ne kadar zam yapacağını,
Eh hamdolsun aldık üj bej bişeyler.
*Şirkette hiç kutlanmamış, hep unutulmuş bu yıl burada 5.sini geçireceğim doğum günümde kutlama yapıp yapmayacaklarını...
1 ay 1 hafta gecikmeli de olsa kutlandı hele şükür. Ölürsem gözlerim açık gitmicek yani. Ama yaşayım be dur daha iki gün görmedim.
*Yaparlarsa ne hediye alacaklarını,
Mükü Hotiç'ten bot, Elo Polaris'ten ayakkabı, Finans müdürümüz de Valizimin %50sini aldı. Patron hiç bişey almadı ama kutladı ya daha n'olsun.
*Üzerine nal kadar Selma yazdığım 0,5 uçlu orjinal Rotring kalemimi kimin çaldığını,
Buldum o kalemi, "valla benim haberim yok masama nasıl geldi bilmiyom" diyen arka, iyi hali bozmadığı için affettim, salıverdim.
*Şirket tuvaletini boklu bırakan hemcinsimin kim olduğunu,
İşten çıkartılan sekreterden sonra tuvaleti hiç boklu bulmadık, böylece sorun kendi kendine çözülmüş oldu.

İzlemeye devam edilecekler
vee en çoktaa Sebastian Pinto'yla ne zaman tanışacağımızı.....
Az kaldııı :)

Yeni eklenenler
Ve 500'e doğru geriye sayım başladı. Ne zaman 500 olacağız,
Bizim şirket Alman ortaklığını kabul edecek mi,
Ederse ben tamam mı devam mı olucam,
Bu baştan aşağı problemli müdürle napcas?
Eski sevgilim gerizekalı Emrah her Cumartesi içip içip bana özlemek temalı mesajlar atmaktan ne zaman vazgeçecek?
O değil de Zafer beni sever mi ki? Seviyormu ki?

Aboww her şey balkabağına dönüşmeden uyumam gerek.
İyi geceler sayın okuyucu, yarın haftanın "benim için" son iş gününde görüşmek dileğiyle, tatlı rüyalar.
Muahh!

Tuvalette popomu silmek için kopardığım tuvalet kağıdıyla

Ortalama ölçülerde bir insan mumyalanabilir.
Popom büyük olduğundan mı?
Tabii ki hayır. Sadece Nemli kalmasından hoşlanmadığımdan. 
Saygılar,

26 Eylül 2012

Yeni Saçlarım

Kuaförlere verdiği parayla şimdiye kadar bi daire alabilecek olan Supercellmadan Selamlar Blog

Efendığm bilen bilir saçlarımı boyatma işini güneşten ve tuzlu sudan sebeplerden dolayı tatilden sonraya bırakmıştım. Ee uzun zamandır da enseden bir tutamı yeşile boyatma düşüncem vardı. Fekat sonra amaan boyatmışken komple yeşil mi yapsam bee dedim :)
Meheh kataloğa bakarken yeşilden vazgeçip yeşille mavi arası bu renge taktım kafayı.
Alternatifler çoğaldıkça kafam karıştı. Off acaba lila mı yapsam yaa? dedim bu kez de.
Yoksa şeker pembe mi olsam ki? diye düşünmedim değil.

Baktım baktım ama sen yine bildiğinden şaşma kızım Selo dedim kendi kendime ve "Her zamankinden yap" dedim Ziyacığıma. Yine kumral boyadık. Renk değiştirmediğim sürece saç boyatma işini sevmiyorum. Ay dedin mi nah bi parmak dip çıkıveriyor bi de her ne kadar kendi rengime boyatsam da boya birkaç yıkamadan sonra açılıyor ve beyaz saçlarla beraber dipler daha belirgin oluyor. Gönül ister ki hiç boyamayayım, kendi ışıltısıyla canlılığıyla parlasın saçlarım ama beyazlarım var. Önceleri beyaz saçlarımı tek tek kesiyordum, ya da birini esir alıp, makası eline verip kestiriyordum falan. Ama baktım ki böyle kesmeyle biçmeyle baş edilmicek bunlarla "vur boyayı usta" dedim. O gün bugündür boyuyoruz ki bu üç seneye falan tekabül eder. Bu sefer "ya Ziya ya düz boyaya ilaveten birkaç da paket mi atsak? şöyle belli belirsiz ışıltı şeklinde olsun ama öyle apaçi gibi olmasın sakın" dedim, bi bakış attı aynadan, sustum. Önce diplerimi boyadı, sonra komple cila yaptı, sonra balyajlar ve tekrar cila. Ahan da sonuç bu.
Saçlarım düz fönlü beyle görünüyor...

(Cep telefonumun kamerası 3,2MP ve flaşsız olduğu için fotoğraflar biraz boktan ama idare ediverin.:)
Ve Cuma akşamki düğün için yaptırdığım Bonus halimle de beyleee...

Sevgili adaşım Selma's World merak etmişti saçlarımı bu post en çok senin için canikom :)

Ben sevdim bu yeni ışıltılı kafayı.
Hadi size iygünleerrrrr! :)

Rengâ Rengâ Renk!

  Günaydınnnn!!! 


                    

                   

                    

                    

                    
                   
Görseller alıntıdır.

Hepinize Rengârenk Bir Gün Diliyorum!

Bir Daha Söyle: Sevmiyorum!

+ Seviyor musun? - Sevmiyorum
+ Bir daha söyle - Sevmiyorum 
+ Bir daha söyle - Sevmiyorum
Siktir git o zaman!!!

25 Eylül 2012

Mekanın Cennet Olsun Büyük Üstad!


Kimse kimsenin önünde eğilmesin diyerek el öptürmeyen, devlet sanatçılığını ayrıcalık olmasın diye reddeden insanlık ustasıdır Neşet Ertaş. Vefatıyla hepimiz bir kişi eksilmiş olduk. Mekanın Cennet olsun büyük üstad!

Bazen Soruyorum Bu Soruyu Kendime:

"Kızım Selo niye yalnızım lan ben?"diyorum.
Sonra aklıma herkesin kaldıramayacağı kadar süper, harika, mükemmel biri olduğum geliyor. 

Yihihihuuuuuu :P

8 Ayı Devirdim

24 Ocak 2012'de başladığım blog maceramda sekiz ayı devirdim. Aklıma estikçe içimden geldiği gibi yazdım. İçinizden birileri hep yanımda oldu. Keşke daha önce keşfetseymişim buraları. İyiki varsınız lan. Sizi çok sebiyorum... (Kalp)
Sevgiyle mıncıklıyorum hepinizi muaahhh!

Bu e-posta Samsung Mobil cihaz ile gönderilmiştir.

24 Eylül 2012

Gezi | Bursa Zoo & Botanik Park

Yepyeni bir haftasonu etkinlıyıı postuyla karşınızda olan Supercellmadan Selamlar Blog

Millet around the world yapıp, Amsterdam'da, İngiltere'de, İtalya'da, Hırvatistan'da, İspanya'da Gezi-yorum, aa ve bilimum dünya ülkelerinde gezerken benim Bursa Zoo & Botanik Park ziyaretimi post yapıyor olmam da ayrı bir eziklik konusudur ya, neyse. Eeeh napiyim yani? gitme imkanım vardı da ben mi gitmedim arkadaş? deyip atarımı yapar postuma geçerim ihihi ^.^

Geçtiğimiz Cumartesi Elo'yla Setbaşı Simit Evi'nde bir güzel kahvaltımızı ettik. Oradan da atlayıp 15 numero otobüse Bursa Zoo'ya ex aşklarımı ziyarete. Hepsini nasıl özlemişim, nasıl burnumda tütüyorlarmış, Bursa Zoo'nun kapısından girip o tezekle, dışkıyla ve hayvan sidiğiyle karışık egzotik kokuyu duyup öğürdümde farkına vardım.

Girdik, sağdan sırayla başladık dolaşmaya. Doğal yaşamlarında hayvanları inceledik, selam verdik, hazır poz verenleri rahatça, poz vermeyenleri de yakalamaya çalışarak bolca fotoğraf çektik/çekildik. Güldük, oha lan! deyip şaşırdık, yeri geldi kokulardan öğürdük, fıskiyelerin altında önce istemdışı sonra da baya isteyerek ıslandık, terledik, yorulduk, öldük bittik ama eğlenceli bir gün geçirdik. İşte gönlümüzce eğlendiğimiz, çocukluğumuza döndüğümüz o güzel günden kareler..

Part I / BURSA ZOO

Hemstır ve utangaç bir sincap
Bu vitrinde en çok ayı cenini çekti dikkatimizi, burdan pek belli olmuyor ama bildiğin turşusunu kurmuşlar zavallının...
Sağ alt köşedeki boynuz sevgilisinden boynuz yiyen herkese gelsin.
Sağ tarafta yeşil iguana, biraz yaşlanmış sanki kırış kırıştı gıdısı...
En sevdiğim kısım zürafa, zebra ve deve kuşları
En çok güldüklerim kırmızı popolu maymunlar.. cinsleri neydi ya bunların poufff unuttum :S

Ördekler, pelikanlar
Flamingolar...
O kadar kızdırmamıza rağmen kabarmayan tavus kuşu... Elo tavus kuşu tüyü istiyorum diyordu. Kafeste yere düşen tüyü zor bela da olsa aldı ve zaferin fotosu :)
Keçiler ve ben... Çıkarken de az beslemedim sizi hey gidi günler heyy!!! :)
Çok keyifliymişim gibi gülümsemelerime bakmayın burası iğrenç kokuyordu :)
Şebeklik yaparken, ata selam verirken, ve sağ alt köşede midilli :)
Cadı olduğum doğrudur, fırçalı bir cadı olduğum daha doğrudur. Kimin kafasına uçsam ki?? :)
Ve en çok özlenen ex aşklarım, ayılar... :)
Kargalar ve koyungiller ailecek :)
Fıskiyelerle savaşırken :)
Önce kazayla ıslanan ben, sonra eğlenceye çevirdim bu ıslanma işini :)
Fıskiyenin bir tarafında oluşan Gökkuşağı :)
Hayvanat bahçesinden botanik parka geçerken yol üzerindeki bir trafoda yurdum insanına mahsus bu yazı çekti dikkatimi.
 Pamuk şeker yedik, bisikletle gezdik, şarkı söyledik, çığlık attık, hopladık, zıpladık/zıplamaya çalıştık, çivi topuğuyla ve şifon bluzuyla bisiklet binmeye gelen ablalara güldük, 

Part II / BOTANİK PARK


Sopasından çıkan pamuk şekeri yemeye çalışırkene Elo...
Her geçişimizde yıkılacak lan bu köprü diye çığlık attık.
La yorulduk olum iki dinlenelim şurda laa...! :)
Çocukken bunlara şeytan tüyü derdik. Kimden duymuşum, kim uydurmuş hatırlamıyorum, çocuk aklı işte.
Geçenlerde tecavüze uğrayan ördeğin akrabalarıyla diyalog kurmaya çalışırkene... :)
Ceyn taklidi yaparkene... :)
Dış mekan çekimine gelen gelinleri kıskanıp pozlar verirkene... :)
Bismillah deyip kalkış yaptım mı sürebiliyorum da işte tüm problem o kalkışı yapabilmek.
Botanikte bir çalılık yok ki dibinde koklaşan çiftler görmeyelim. Şöyle yayıla yayıla fotoğraf çekinebileceğimiz ne kadar yer varsa parsellemişler.
Elo'yla sığarsın, yok benim popom sığmaz o salıncağa polemiğinin galibi fotolardan görüldüğü üzre Elo oldu :) Kopcak diye tırstım ama çaktırmadım. Yihihuuuu uçuyorummm :)
Ve finalde olmazsa olmaz detay limonlu çaylarımız...

THE END.

Elo Fotoğraf Makinası Sundu. :)

Hoopp birader baksana bi'!

Bu blogdaki tüm yazılar ve bazı görseller (alıntı olanların URLsi belirtilerek) supercellma tarafından eklenmiştir ve 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu 81. maddesi gereğince kopyalamak, ticari amaçla kullanmak, yazar ismi belirtilmeden alıntı yapmak ve link vermeden kullanmak dahi suçtur. Aksini iddia eden varsa yolarım. Her türlü pisliği de yaparım. Hee akıllı olun canımı yiyin. Emek hırsızlığına karşı destek ve Emeğe Saygı lan. Dirsek çürütüyoruz burda...!!

 

supercellma Template by Ipietoon Blogger Template | Gadget Review

back to top