31 Ekim 2012

Çekiliş Sonucu

Mesaideyim ve hâlâ çalışıyorum.
Boynumun ağrısı da gittikçe şiddetleniyor. 
Bu arada teşhis strese bağlı kas sıkışmasıymış.
15 gün fizik tedaviye gideceğim.
Bu yorgunlukla eve gittiğim gibi duş yapıp direk uyurum hem bu saatten sonra katılan da olmaz diye düşündüm, 23:59'u bekleyemedim ve çekilişi yaptım. 
İşte kazanan

Selma's world


Selma hakikaten sıkı takipçimdir.
Hediyelerimin gerçek bir izleyiciye gitmesine çok sevindim.
Tebrikler şekerim.
Adres ve iletişim bilgilerini supercellma@gmail.com a bekliyorum.
Paketi ancak haftasonu hazırlayabileceğim ama en azından kazananın sen olduğunu bil.  

Kazanamayanlar üzülmeyin annem yaa.
Yakın zamanda bir hediyem daha olacak.
Siz takipte kalın yeter.
Öpüldünüz!


P.S. Çekiliş kağıtlarını, isim listesini falan fotoğraflamıştım ancak www.photobucket.com sitesi çalışmıyor şu an. Sanırım teknik bir sıkıntı var. Bu yüzden fotoğrafları yayınlayamadım.

Happy Halloween! Böööööööööö :)

Bir cadılar bayramına daha sağlık, sıhhat ve cadılık içinde ulaşmanın haklı mutluluğunu yaşayan Supercellmadan Böööööööö :o :o mmhh pardon Selamlar Blog :) ashfshksa :)

Küçükken hep yabancı çizgi filmlerde adını duyduğum ama nasıl kutlanır, nerede kutlanır, neler yapılır hiç bir fikrimin olmadığı Halloween / Cadılar Bayramını ingilizce kursuna giderken birkaç kez kutlama şansım oldu. İlk yıl bizzat kostüm partisinde ve skeçlerde rol alırken, ikinci yıl yalnızca izleyici olarak bulunmuştum. Çok eğlenceli, çok renkli ama bir o kadar da korkunç görüntüler ortaya çıkıyor Cadılar Bayramı'nda. Bizim partilerimiz kurs bünyesinde olduğu için tabiiki yurtdışındaki kutlamalardan farklıydı konsept olarak. Ama yine de hiç Cadılar Bayramı görmemiş biri için bundan iyisi de olamazdı. Katıldığım partilerde çekilişler yapılıp, oyunlar oynanıyor, skeçler ve dans gösterileri oluyordu. Karakterlere gelince vampirler, drakulalar, cadılar, mumyalar, ölü gelinler ve daha neler neler... Kostüm partisinde herkes olabildiğince korkunç bir kılığa girip partiye katılanları korkutuyordu. E adettendir :)

Şimdi sizi fotoğraflarla Cadılar Bayramı partisine götürüyorum. Hadi atlayın süpürgeme çuff çufff! :)

Bu da Kabak benim başıma patladı fotosu :) ehehehe :)


Cadılar Bayramımız mübarek olsun kızlar ve kız gibi hissedenler :)
Allah süpürgelerimize ve 7/24 tıkır tıkır çalışan beyinlerimize zeval vermesin. Amin :)



Çekilişte Son Saatler

Dadadadammm herkese selam!

Çekilişimde son saatlere girmiş bulunuyoruz. Sizi merakta bırakıp bekletmemek adına bu gece 23:59'da çekilişimi yapıp kazanını açıklayacağım. Ancak kazanan arkadaştan paketi göndermek için haftasonuna kadar izin istiyorum şimdiden. Olar dimi? :)

Hadi meraktan çatlamaya devam :)

30 Ekim 2012

Karmankarışıklaşmaktayım :/

Hayatı şimdilerde kedinin karıştırdığı yumak gibi karmakarışık durumda olan Supercellmadan Selamlar Blog

Nereden başlasam nasıl anlatsam bilmiyorum. Yoğunluk denen şey bana dadanmış ve hayatım boka sarmış durumda. Blogumu yeni açmaya başladığım zamanlarda yazacak bir şey bulamazken şimdilerde yazı yazmaya vakit bulamaz oldum. Cidden çok yoğunum, öyle böyle değil. Yani oradan bakınca görünen bir iş, oluş, hareket olmayabilir ama kafa tasımda günlerdir fazla mesai ve hummalı bir çalışma var. Ben de bıktım vakitsizlikten, yoğunluktan, yetişememekten, yorgunluktan şikayet etmekten ama durum bu.

Aklıma bir şeyler geliyor o an yazarsam yazıyorum, yazmazsam uçup gidiyor sonra hatırla hatırlayabilirsen. Böyle şunu yaptım, bunu ettim, şunu aldım, bunu yedim gibi günlük tarzı ya da check-in yapar gibi yazmaktan çok memnun değilim fekat yapabileceğim bir şey de yok bu aralar. Hayat kendi yoğunluğunda akıp giderken ben tabiki sadece çalışıp insani ihtiyaçlarımı gidermiyorum. Duygu patlaması yaşadığım olaylar, özlemlerim, heyecanlarım, meraklarım, gezip gördüklerim, kızdıklarım, sevindiklerim elbette var ama onları kaleme alacak bir Supercellma yok ya da geçici olarak servis dışı.

İş hayatında günü kurtarıyor işi yürütüyoruz. Akşam nasıl 18:00 oluyor saat anlayabilene aşk olsun. İşleyen demir pas tutmaz demiş atalarımız biz olayı abarttık fazla mesai yapıyoruz ışıl ışıl parlayacağız. Bir hafta on gündür neden kaynaklandığını bilmediğim bir boyun ağrısı var gün geçtikçe şiddetlenen. Hatta şu an sağa sola dönemez durumdayım, sağ tarafım komple tutuldu. Bayram üstü halı yıkama makinasıyla çekyatı saatlerce yıkamamdan da olabilir, gece yarılarına kadar ekran başında hön hön çalışmaktan da, hava değişikliklerine bağlı üşütmekten de. Doruk Tıp Merkezi'nin Fizik Tedavi bölümünden randevu aldım. Birkaç iyi Fizikçi önerdiler ama randevu tarihleri en erken bir hafta sonrasına. Anlamadım ki memleketteki herkesin mi boynu tutuk, herkesin mi beli, kıçı, bir yerleri ağrıyor arkadaş bu ne yoğunluk! Umarım geçici ve önemsiz bir tutulmadır sadece zira şu sıralar hiç rapor alıp dinlenmek gibi bir lüksüm yok.

Sabahları işe gelirken ben,


Bugünlerde iş yerinde ben...

Eve gidince tek yapabildiğim

Özel hayatımda tık yok. Zafer hikayesini Asmalı Konak'ın sonu gibi saçma bir şekilde sonlandırdıktan sonra tanımaya çalıştığım bir insan oldu. O da bir sonraki levele geçemeden tanımaya çalışma aşamasında bitti. Oha bu ne hız lan? demeyin. Aslında Zafer tam olarak hayatımda bile değildi ama ben ne olursa olsun o varken başka biriyle tanışamam deyip hep gelen teklifleri erteliyordum, belki de kendi kendime kısmetimi kapatıyordum, aptallığıma doymayayım. Bir de önceki gün bir arkadaşım söyledi beni tanımak isteyen bir arkadaşı varmış. Böyle birileri de çıkıyor arada. Benim çok şükür hâlâ potansiyelim var ama işe yaramıyor. Döllenemeyen yumurta gibi içimde patlıyor, sonra da bitip gidiyor. Ben o kadar yorulmuşum, hevesim o kadar kırılmış ki bu gönül işlerinden bir gün kader "al kızım bu doğru adam, buna güvenebilirsin, bunu sevebilirsin" derse sanırım iş işten geçmiş, ben o taraklardan bezimi çekmiş olacağım.

Artık kimseyi sevmek istemiyorum.


Bu aralar ne kitap okuyabiliyorum, ne blog takip edebiliyorum, ne film izliyorum, ne de hobilerimle ilgileniyorum. Rüzgar nereye savurursa o tarafa gidiyorum. Her şeye isteksizim. Plan yapmıyorum, Vodafone gibi anı yaşıyorum.

Bayramda Kapadokya'daydık. Bol bol gezdim, inceledim, tattım, dokundum, fotoğraf çektim. Hayatımda geçirdiğim en güzel bayram tatiliydi. Defalarca niyetine girip ertelediğim Kapadokya gezimi gerçekleştirdim sonunda. Yazısını ne zaman yazarım, bakmaya doyamadığım o güzellikleri sizlerle ne zaman paylaşabilirim bilemiyorum ama ilk fırsatta yazacağım söz. Bu arada banane ki yazsan nee yazmasan nee diyorsan sayın okuyucu üzerine alınmayasın bu açıklama sana değil yazılarımı özleyen, mail yazan, tweet atan, arayıp soran okuyucularıma.

Offf şimdi bol limonlu pırasa yemeği olsa da yesem.

Bumerang Ödüllerinde Desteğinizi Bekliyorum!

Selam millet!
Blogum Bumerang ödüllerinde "En Tarz Blog" kategorisinde aday.
Destek olmak isteyenler birkaç dakikasını ayırıp aşağıdaki linke tıklayarak oylama yapabilirler. 
Şimdiden teşekkürler herkese!


Bumerang Ödülleri Oy Ver!

25 Ekim 2012

İyi Bayramlar hadi bana güle güle :)

Sen bu satırları okurken ben çook uzaklara Kapadokya'ya doğru yola çıkmış olacağım sayın okuyucu. Yalnız yaşamama rağmen her bayramı arefe akşamından tut bayramın son gününe kadar ailemle geçiren biriydim. Fekat bu bayram geleneği bozdum. 28 yıllık hayatımda ilk kez bir bayramı evde gelen misafirlerin elini öpüp alnıma götürerek, şeker, çikolata, kahve, çay, tatlı, kavurma ve türevlerini ikram ederek, zorla sevimli bir ev kızı gibi davranarak değil, şehir dışında gel keyfim geel tatil yaparak, gezerek, tozarak, eğlenerek geçiriciğim nasipse.

Kurban bayramlarını bahçe, cadde ve sokaklarda yükselen kurbanlık kokularından, neredeyse her öptüğüm büyüğün elini, buzdolaplarını, mutfakları bir de yetmiyormuş gibi evin her yanını saran et kokusundan ötürü pek sevmem Allah günah yazmasın. Yani ben vejetaryen falan değilim. Kırmızı eti de yılın 365 gün 6 saati yesem bıkmam. Ama nedir o öyle bayramlardaki insanın içini bayan buram buram et kokusu yaaaee!

Nerede o eski bayramlar diye boşuna mı diyoruz. Herkes bayram harçlığı veriyordu bir kere. Şimdiyse üçün birini alıyoruz. Annem babam bırakın bayram harçlığı vermeyi utanmasalar elimi öpüp bayram harçlığı isteyecekler. Neymiş efendim benim maaşın hepsininkinden yüksekmiş. Peehh! Oysa anne-babanın verdiği üç kuruş bile ne kadar tatlı, ne kadar bereketli oluyor. Sonra her bayram çarşının yolunu tutardık bir hevesle bayramlık almak için. Tepeden tırnağa yepyeni kıyafetlerle dönerdik eve elimiz kolumuz dolu. Çoğu zaman ekonomik yetersizlik nedeniyle kurbanlık alamazdık, özenirdik. Amcamların ya da komşuların kurbanlarına saman verir severdik. Çocukluk işte. Şimdi her şeyi alabilme şansına sahibiz ama o eski heves, heyecan yok.

Neyse daha fazla duygusala bağlamadan valizi kapatayım ben. Pinto'nun suyu ve yemi tamam. Kombi kapatıldı. Balkon kapısı kilitlendi. Camlar kapatıldı. Heh yolculuğa hazırım. 
Bana iyi yolculuklar, bol fotoğraf, gezi notu, dinlenmiş, eğlenmiş ve öğrenmiş bir Supercellma olarak karşınızda olmak dileğiylen, iyi bayramlar, büyüklerin ellerinden, yaşıtlarımın yanaklarından, küççüklerinde adettendir gözlerinden öper hepinize sevdiklerinizle gönlünüzce geçireceğiniz nice bayramlar dilerim. Bayramınız mübarek, dualarınız, kurbanlarınız ve ibadetleriniz kabul olsun sayın okuyucu.

Ciao!

23 Ekim 2012

Biri benim yerime işeyebilir mi please?

Az yiyip maaşla kendi yerine işeyecek birini tutmayı düşünen Supercellmadan Selamlar Blog

Gündüzleri hah şu dosyayı bitireyim de çişe gideyim diyorum. Tam işi bitirip gidecekken yeni bir ithalat/ihracat dosyası masamdaki yerini alıveriyor. Sonra bakıyorum kızlardan biri gidiyor wcye. Hadi o çıksın da sonra gideyim diyorum, farkında olmadan tekrar işe dalıyorum. Ve bu dosya / wcye giden hatunları takip etme / wc nin boş anını kollama döngüsü içinde bi bakıyorum çişim geri kaçmış. Günlerim böyle geçiyor. Akşam işten çıkıp evime geldiğimde hep de aynı noktada daire kapımın önünde anahtarla kapıyı açmaya çalışırken altıma yapacak kadar sıkışıyorum. Bi gün tutamayıp şarr diye salıvericem merdivenlere o olacak!

Ee ben bu yoğunlukta wcye bile gidemezken bloggera girip nasıl post yazayım/okuyayım dimi sayın okuyucu? Gündüzler böyle kendini tekrarlarken akşamları da kıç kadar netbook ekranından 35 sütunlu, milyon satırlı rapor hazırlamak gibi fantezilerim var şimdilerde. Gözlerim Bella'nın wampire dönüştükten sonraki gözleri gibi oldu. Göz kapaklarım sanki arpacık çıkacakmış gibi batıyor sürekli. Hadi göz altlarıma kapatıcı falan sürüp şişlikleri, karartıları kamufle ediyorum da gözümün içinde pörtlek pörtlek olmuş kılcal damarları ne kamufle edecek? Bildiğin uykuya hasretim.

Diceğim o ki buraları ihmal ettiğimi düşünmeyin. Birikmiş bi dünya draftım, yazılmayı bekleyen mimlerim, laf sokmam ve sataşmam gereken insanlar var. Ama vaktim yok. Bayram tatilinde de Kapadokya'ya gidiyoruz şayet bir bokluk çıkmazsa. Bu tempoda gidersem onun postunu da ilkbaharda falan ancak yazarım gibi. Ama ne tuhaftır ki ben bu başımdan aşmış yoğunlukta pek bi huzurluyum.

Yani maymun gibiyim, wampir gibiyim, pert gibiyim, hatta sidikli gibiyim ama huzurluyum hamd olsun. Ee daha n'olsun?

22 Ekim 2012

Sade ve Derin'in Gözünden Ben

Blog notları ve izlenesi bloglar yazıları yazan Sade ve Derin bakın beni nasıl yorumlamış:
SUPERCELLMA
İpekböceği gibi klasik anlamda blogçu olarak görüyorum onu. Blog tutmak onun yaptığı gibi birşey işte. Kişisel tarih, günlük kıvamında yazıyor. Çok açık, dobra, dümdüz. Duygularını, ilişkilerini, özel yaşamını, iş yaşamını, yaşadığı herşeyi yazıyor. Bazen deli dolu bazen çok hüzünlü. Yani çok normal bir kız o işte. Aramızdaki en iyilerden ve blog sosyalliği de çok gelişmiş.
http://supercellma.blogspot.com/

Bu haftaki tüm izlenesi blog önerileri için:
http://sadevederin.blogspot.com/2012/10/blog-notlari-ve-izlenesi-bloglar.html

Sade ve Derin'e dair her şey için:
http://sadevederin.blogspot.com

Herkes bir şeyler söylüyor blogumla ilgili ama senin yorumunun objektik ve samimi olduğunu biliyorum.
Teşekkürler Deep!

Çocukluk Özlemim Pijama ve Nevresim Takımları

18 yaşına kadar gece problemi yaşayan biri olarak ne doğru düzgün bir pijamam oldu, ne de bir nevresim takımım. Olsa n'olacak? Gecenin bir vaktinde tatsız bir şekilde ayrılırdık en sevdiğim pijamamla ya da nevresimimle. Ablamlardan kalan pijamalarla büyüdüm, bir de yastığı, çarşafı, yorgan kılıfı tekir bekir nevresimlerle. Çarşafımın altına muşamba yayılırdı. Ne sinir hışır hışır bir ses çıkarırdı uyku arası sağımdan soluma dönerken. Kardeşlerime çok kadar özenirdim, yattıkları şekilde kalkmalarına, ahh ahh!

Çocukluğum rahatsızlığım nedeniyle altı yaşımdan beri antidepresan içmekle geçti. Benle birlikte dozları da büyüyen. Psikiyatrinin konusuymuş gece problemleri. Hangi doktora gitsek psikolojik dediler. O zamanlar depresyondu, antidepresandı şimdiki kadar popüler değildi tabii. Ben her ay eczaneye gidip yeni bir kutu Tofranil hap istediğimde eczacıların benim geceleri altını ıslatan bir çocuk olduğumu anlayacaklarını düşünüp utanır, ağlardım. Annem alırdı.

Annem doktor, hoca ne duyduysa götürdü beni, ne duyduysa denedi. Bazen acı acı sular içtim, bazen zehir gibi macunlar yedim. Lakin ne denediysek olmadı, iyileşemedim. Ömrüm boyunca iyileşemeyeceğimi, bu hastalık yüzünden hiç evlenemeyeceğimi düşünür geceleri sessizce ağlardım. O hapları yıllarca içtim. Taa ki 18 yaşıma kadar. İyi geldiği zamanlar da oldu, hiç bir etki etmediği zamanlarda. Ve o kabus hastalık bel kemiğimin 18 yaşımda kendiliğinden kapanmasıyla siktir olup gitti ama ben okul gezilerine ve yatıya misafirliğe gidemeden büyüdüm. İçimde yaradır.

İlkokul birinci sınıfın ara karnesinde kiracımız Saniye Abla İstanbul'dan fuşya pembe, elinde papatya sepeti olan kız baskılı bir pijama takımı almıştı bana. Yatana kadar giyerdim ama yatmadan önce çıkarırdım, eskimesin diye. Çocukluk işte. Şimdiki aklım olsa hep giyerdim, hastalığıma rağmen, eskiyeceğini bile bile. O yüzdendir ki bu pijamanın ve bu nevresim takımlarının benim için değeri paha biçilemez. Onlara özlem duyarak büyüdüğüm çocukluğuma ithaf ediyorum.

Artık çok güzel pijamalarım da var nevresimlerim de. Ama ben hayalleri olan o küçük kız çocuğu değilim, büyüdüm.

Hepinize tatlı rüyalar!

U.S. POLO ASSN Nevresim & Bornoz

Geçen hafta şu yazımda yorgan ve nevresim takımı aldığımdan bahsetmiştim, bir de bornoz. Şımga mağazasından taksitle aldım. Pek taksit seven biri değilim ama parayı da bağlamak istemedim. Nevresimler yorgan hediyeliydi, o yüzden çok cazip geldi. U.S. Polo'dan kıyafet alışverişi yapıyorum devamlı. Ancak ev tekstili ürünlerini daha önce hiç denememiştim. Ama memnun kaldığımı söyleyebilirim. Özellikle yorgan hafifçecik, üzerimde hiç bir şey yokmuş gibi. Elyaf ama terletmiyor. Çok fazla desen alternatifi vardı ama ben öyle dallı güllü şeyleri pek sevmediğimden bu spor modelleri beğendim. Kırmızı, beyaz ve lacivert kombinini çok severim. İkisini de aynı renklerde ama desenleri değişik.

Tek kişilik nevresim tek kişilik yorgan hediyesiyle birlikte 119,90 TL
Geçen hafta bunu kullandım.

Bu hafta da bunu.

Nevresimleri aldık hesap işlemleri için üst kata çıktığımızda bornozları gördüm, bir de bornoz aldım. Uzun zamandır ihtiyacım vardı, öyle ki bornozum yoktu. İki çeşit vardı, biri dizlerden aşağı inen uzun, bir de dizlerde kısa. Ben kısa olanı seçtim. Omuzlardan tam oturdu gövde ve kolları da tam, ancak popom biraz büyük mü geldi nedir önü öyle üst üste binip tam kapanmıyor. Aman nasılsa tek başımayım biraz frikik versem de zararı yok dedim, değiştirmedim :)

Bornoz 55 TL

Ben hepsini çok beğenerek aldım, severek kullanıyorum. Allah daha iyi günlerde kullanmayı nasip etsin.
Bunların taksitlerini bitireyim çekmeceli dolap alacağım ihihiih :)

18 Ekim 2012

İnsan kaynaklarından gelen mailde

Arefe günü çalışma olmadığını görünce





İki bayram arefesinin telafi çalışmasının bu Cumartesi yapılacağını öğrenince

Eczanemizde.com Hediyelerim Geldi

Son günlerde çekilişler, hediyeler ve sürprizler konusunda şansı yaver giden Supercellmadan Selamlar Blog

Aman deyip dilimi ısırayım.

Sevgili Pembe Ruj'un Eczanemizde.com aracılığıyla yaptığı hediye çekilişinden Bioderma Atoderm Lip Stick kazanan şanslı kişi ben oldum. Yihihuuu! Hediye paketim dün geldi. Ben bir tane beklerken bir alana bir bedava kampanyasıyla iki lip stick geldi. İyi de geldi hani. Önümüz kış. Dudak koruyucularımı stoklamış oldum. Eczanemizde.com lip sticklerin yanında Sebamed'in Hand & Nail Balm deneme boyunu ve Vichy'nin iki testerını göndermiş. Pembe Ruj'a ve Eczanemizde.com'a çok teşekkürler. Son günlerde yüzüme gülen şansıma da tabii :)


Küçük Pinto küçük Pinto kuyruğun nerede??

Orta fotoğrafta daha bi belirgin yolunan kuyruk
Pinto geçtiğimiz günlerde küçük bir kaza geçirdi, kuyruğu koptu. Kafesten çıkmamak için o kadar inat etmeseydi bunların hiç biri olmayacaktı. Ben ani refleksle çekmeseydim kafesin mandalına sıkışıp ölebilirdi de. Neyse ki sadece kuyruk acısıyla yırttı. Böyle Erol Taş modunda acımasız acımasız konuştuğuma bakma sayın okuyucu hayvan o can havliyle ölmekten kurtulup pırr diye uçtuğunda bir baktım elimde bir öbek tüy. Ayy ben otur, ağla ağla. Gören de Allah gecinden versin, anam babam öldü sanır. Onunki de can ama, kukuyu ağda yaptırırken ki halim geldi gözümün önüne, ayy kimbilir ne kadar acı çekmiştir yavrum. Sık sık gidip kafese kontrol ettim öldü mü, yaşıyor mu diye.  Çok üzüldüm lan, içim acıdı, öyle böyle değil.

Meğer zaten kuşların tüy dökme mevsimiymiş, yoksa kuyruğu kopunca ölürmüş falan, ben ne bilem, az daha üzüntüden ben ölüyodum. Şimdi her akşam poposunu kontrol ediyorum ufak ufak yeni tüyleri çıkmaya başladı. "Üzülme evlat" diyorum, "kökü sende çıkar". Bi de ona moral olsun diye "Küçük Pinto küçük Pinto kuyruğun nerede?" şarkısını söylüyorum karşılıklı şakışıyoruz.

O değilde bu hayvan ne yiyor ne içiyor ki bu kadar sıçıyor Allah aşkına. Kafesin içi bok dolu. Sıçıklı Pinto ha bi de kuyruksuz :)

15 Ekim 2012

Bir gün 36 saat olsa ya da benim birkaç tane daha kolum?

Cuma akşamı şirketten arkadaşlarla toplaştık. Sonrasında küçük ablama gittim ve yeğenlerimle pijama partisi yaptık. Annem ve ablam da kusur kalmadı tabi. Cumartesi öğleden sonra uyandım ve güzel bir abla kahvaltısı yedim en bol çeşitlisinden. Sonra da kuzenlerle başlattığımız güne gittik. Bir sonraki gün Kasım başında bende ama Allahtan kim ne yiyecekse dışarıdan sipariş veriliyor beni sadece ne tatlı yaparım tasası tutacak. E daha erken tasalanmak için de. Yedik içtik, güldük. Akşamüstü annemle yalnız yaşamaya başladım başlayalı ha bugün ha yarın deyip ertelediğim tek kişilik yorgan ve nevresim alma işini tek seferde çözdük. US POLO'nun nevresim alana yorgan hediyeli kampanyasından 2 nevresim 2 de yorganım oldu. İkisi de birbirinden güzel. Bir de bornoza ihtiyacım vardı, borca girmişken bir de bornoz alıverdim. Fotoğraflarını en kısa sürede paylaşacağım. Dün gece yorganı nevresime geçirirken annem "bu nevresimler sana şans, uğur ve koca getirsin" dedi. Ben de "bir nevresim bunların hepsini getirebilir mi anne" dedim, kendi kendimize gülme krizine girdik.

Bizim gelin hamileliğinin 9.ayına girdi. Pipili yeğen yolda, az kaldı geliyor. Dün gelinimizin evini dip bucak temizledik annemle. Koltukları halı yıkama makinasıyla yıkama, banyo ve tuvaleti tavandan aşağı temizleme görevi bana düştü. Öğlen 1'den gece 10:30'lara kadar çalıştık. Sonuç sinüziti olan biri için deterjan kokularının sebep olduğu pek de sürpriz sayılmayacak baş ağrısı, halı yıkama makinasının sebep olduğu kol ve bel ağrısından pert. Annem bana geldi dün akşam. Eve geldiğimiz gibi duş yapıp yattım, yattığımız gibi de uyumuşum.

Geçtiğimiz Çarşamba'dan bu yana kendi e-imzamla resmen SBİF yazıyorum. Benim, ekip arkadaşlarımın ve genel olarak tüm şirketin gözünde büyüttüğü işlem formu yazma olayı 2 bilinmeyenli denklem çözmekten kolaymış anasını satim. Tabi bu benim yorumum. Herkes bir Supercellma olamaz. Ben çabuk öğrenen ve öğrendiklerimi hayata geçirebilen biriyim. Bu konuda mütevazi olamayacağım, gerçek bu. Ancak mevcut işlerimin yanına bu yeni görevin eklenmesi işlerimin hep sonraki günlere sarkmasına sebep oluyor, bu yüzden yetişemiyorum. Keşke bir gün 36 saat olsa ya da benim birkaç tane daha kolum!

Önümüzdeki günlerde ehliyet kursuna yazılma durumum var. Sınavları geçemez ehliyeti alamazsam Gümrük'e ve Serbest Bölge Müdürlüğü'ne scooter ya da bisikletle gitmek zorunda kalabilirim. E bu işin yazı var kışı var. Yani o ehliyet alınacak!

Sevgili Pembe Ruj'un eczanemizde.com aracılığıyla yaptığı çekilişten Bioderma Atoderm Lip Stick kazanan kişi ben oldum. Şans bu aralar benim yanımda, sevgili şans biz iyiyiz böyle, sakın gitme sen bir yere olur mu :)

Dün yorgunluktan pert olup uyuyunca BBM Pazar günü ziyareti yazımı da yazamadım. Bu akşam gecikmeli de olsa yayınlayacağım.

Ama bunca koşturmacaya başkası olsa kolay dayanabilemezdi. O yüzden diyorum ki;

Bir çok insan sıradan çinko karbon pillerden
Bense Duracell eheheh :)

Şimdilik detaylar bunlar. Hâlâ bekarım, hâlâ balık etliyim. Sorusu olan? supercellma@gmail.com
Öpenzi!

11 Ekim 2012

Bazen Aşk Yetmiyor, Bazen...!

Kalbimin içine gir bak
Senden ne kalmış ki
Yıkık dökük ev gibi
Sana yer kalmamış ki
Gözlerime iyi bak
Görüyor musun seni?
Eskiden bu gayet netti
Şimdi ise flu gibi
Bazen aşk yetmiyor bazen
Öleceğim aklıma gelirdi
Ayrılıksa kattiyen
Ne kadar iyi niyetliydik
İkimiz de başlarken
Dedim ya sevgilim
Aşk yetmiyor ki bazen
Hayatta her şey senin
İstediğin gibi olmuyor
Bu yüzden nice aşklar
Mutlu sonla bitmiyor
Hayatta her şeyin senin
İstediğin gibi olmuyor
Bu yüzden nice aşklar
Flu gibi netleşmiyor

Gönül isterdi ki buraya Yutubtan Vidyosunu da ekliyeyim ama Yutub bizde yasaklı Sayın Okuyucu. Dinleyesin geldiyse burdan buyur Fizy'den dinle. Aynı bokun görüntüsüz laciverti.

Çok severim. Bende anlamını bulan şarkılardan biridir.
Bazen takıyorum bir şarkıya Bismillah deyip işe başladığım andan Eyvallah deyip paydos ettiğim ana kadar dinliyorum dönüp dönüp. Ahanda bugün buna taktım.
Yanımdakilere bıkkıntı geliyor, bazen içlerinden bazen de baya dışlarından sövüyorlar ama ekipte bir tek bende hoparlör olduğu için ben kafama göre çalıyorum, keyfime göre. Böyle de kötü biriyim mehehe :)
Bu şarkı benden birçok kişiye gidiyor, ex kocama, ex aşklarıma ve benim için ex olması an meselesi olan Bay Z'ye. Kızgınım kendisine, çook hem de!
Neyse şimdi aynı onun gibi yapıp kariyerimi önemsemem gerekiyor. Eee parayla değil sırayla dimi?!
Gittim, dönücem.

09 Ekim 2012

Bugünlerde Ben

Müdürsüz kalışımızın birinci haftası, ama daha önce üç kez aynı durumu yaşamış ben olağanüstü durumlara alışığım hamd olsun. 

Evden çıkasım, bir şey yapasım yok. Bildiğin pertim sayın okuyucu. Ama benim laf anlamaz itiraz dinlemez kankagillerim sayesinde Cumartesi gecesi kendimi Değirmen Restaurant'ta fasılda buldum, üstelik ev halimle! Pazar günü de İnkaya'da piknikteydik. Fotoğraf çektim post yaparım diye ama nerdeee!

Şu, kişiler gider kurumlar kalır sözünün doğruluğuna şahit olduk. En zor en karışık dediğimiz işleri bile iş başa düştüğü için öğrendik, hallettik. 

Şirket bana ve bizim Paranoyakmene gümrük işlemleri için vekalet verdi ve e-imza aldı. Bu ne demek oluyor bundan sonra Türkiye'deki karşılığı beyanname olan Serbest Bölge İşlem Formlarını biz düzenleyeceğiz, yeni, hayat kurtaracak bir çok şey öğreneceğiz. Kendisi elini taşın altına sokmak, sorumluluk almak istemedi ama patronu aynı zamanda amcası olunca seve seve kabul etti ehehe. 

Stresten kabız oldum, beş yıldır problem çıkarmayan iç hemoroidim azdı.
 
Migren iğnelerimi acil durumlarda ilk kullanılacak şekilde yakınlarda elimin altında tutuyorum, bugünlerde en çok ihtiyacım olan şey. 

Ben pek rüya gören biri değilim ama son iki gece kafa yorgunluğundan mıdır bilemiyorum rüyalar görüyorum. Dün gece annemlerin sokaktaki bir arsaya bir bebek atıldığını gördüm hemen koşup bebeği kurtardım, cinsiyetini bilmiyorum ama toprağa fır önceki geceyse göya Zafer beni almaya gelmiş, dışarı çıkacakmışız apartmanımın merdivenlerinden inip inip çıkış kapısına ulaşamadığımı gördüm. Bu gerçekliğin bilinçaltıma yansımasıydı, ulaşılmaz ya herif, bunu gördüm sanırım. 

Zafer cephesinde işler şaşırtıcı, en azından benim için. Ben artık tahammül gücümün sınırlarındayım ya adama her türlü gideri yapıyorum ama o alttan alıp ortamı yumuşatmaya çalışıyor. Mesajlarıma cevap bile vermediğinden yakındığım adam için bu katedilen bir yol bence.

Şu an iş hayatım ön planda ve ben bu konuyu o bana ikimizle ilgili düşüncelerini söyleyene dek rafa kaldırdım. 

Deniz'in ve Asortik'in, Şanselize Bulvarı'nın, Tibetin Annesinin, Biricit ve Çatı Katı'nın mimleri aklımda. İlk fırsatta yapacağım ama biraz zaman alabilir. Ayem so soriii ayem so biyzii canlarım. 

Mesailerde son ses Orhan Gencebay'la bir ömür albümünü dinliyoruz, favorilerim Zara'nın seslendirdiği Dilenci ve Tarkan'ın Hatasız Kul Olmaz. 

Spora yazılmayı düşünüyordum hem bu aralar mesai durumları gündemde olduğu için hem de hafta sonu 33 beden kota girebildiğim için bu konuyu da askıya aldım. 
 

Özetle bu aralar

İşler karşısında en çok verdiğim tepki
Bazılarına en çok söylemek istediğim şey.
Kendime en çok sorduğum soru:

En çok tükettiğim şey
ve en çok

08 Ekim 2012

Yihhuuu Ödüllendirildim Lan! Vol#2

Pek sevgili blogır arkadaşım Denizin Yıldızı beni ödüllendirmiş, hem de bir değil iki ödülle!  
Yihhuuuu harika mıyım neyim lannn!! :)

Ödülün için çok teşekkürler ama sen zaten blog dünyasının bana kazandırdığı en güzel, en değerli ödüllerden birisin canım arkadaşım!! 
Moralimin sıfırın altında eksilerde seyrettiği bugünlerde çok iyi geldi bana bu ödüller :)


Ben de bu ödülleri;


bloglarına verdim gitti!
Tepe tepe kullanın beybiler :)
Muahhh!!!


Ve Ben Hep Yapıyorum!


Supercellma 2. Hediye Çekilişini İftiharla Sunar (Kapandı)

Çocukluğumun en sevilen faaliyetlerindendi incik boncuktan bir şeyler yapmak. Bilen bilir bu sevda uğrunda suratımın yolunmuşluğu bile var, şu yazımda bahsetmiştim. Birkaç ay önce YKM'de şu yanda gördüğünüz bilekliğe bayılmış fiyatına bakınca yerine geri bırakıp sessizce oradan uzaklaşmıştım. Tamam çok güzeldi ama 30TL de verilmezdi o bilekliğe. Yapılmayacak şey değil lan bu deyip soluğu boncukçular çarşısında aldım. O kadar aramama rağmen mat boncuk bulamadım ama en azından denemelik bir şeyler yapayım diye parlak boncuklardan alıp işe koyuldum.
























Birkaç saatte yaptım ve ortaya böyle bir şey çıktı. Sence nasıl? Senin olsun ister misin sayın okuyucu? Hem de yanında birkaç sürpriz hediyeyle birlikte :)

Evet diyorsan, çekilişe katılmak için;


  • Blogumun izleyicisi olman
  • Çekilişi blogunda duyurman ve paylaşım linkini e-posta adresinle birlikte bu postun altına yorum bırakman yeterli.
Çekilişe katılım 31 Ekim gecesi sona erecek. Bu kez klasik yöntemle çekeceğim.
Takipçilerim 500'e ulaştığında hediye vermeyi düşünüyordum, bu bahaneyle öne almış oldum.
Herkese bol şans!

06 Ekim 2012

Yalan mı Lan?

Benim tanıdığım bütün diyetisyenler hep şişkoydu.
Kendini zayıflatamayan beni nasıl zayıflatacak?
Bunlar ne biçim diyetisyen amk?


05 Ekim 2012

İzlenesi Filmler #1 Romantik-Aşk

Çok beğenilen, tekrar tekrar izlenen ve hakkaten "izlenesi filmler" seçilenler arasında. Fırsat buldukça tekrar izleyip düşüncelerimi burada şeyettireceğim benim brownie kadar tadına doyulmaz okuyucularım!








    
    


Hoopp birader baksana bi'!

Bu blogdaki tüm yazılar ve bazı görseller (alıntı olanların URLsi belirtilerek) supercellma tarafından eklenmiştir ve 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu 81. maddesi gereğince kopyalamak, ticari amaçla kullanmak, yazar ismi belirtilmeden alıntı yapmak ve link vermeden kullanmak dahi suçtur. Aksini iddia eden varsa yolarım. Her türlü pisliği de yaparım. Hee akıllı olun canımı yiyin. Emek hırsızlığına karşı destek ve Emeğe Saygı lan. Dirsek çürütüyoruz burda...!!

 

supercellma Template by Ipietoon Blogger Template | Gadget Review

back to top