31 Ocak 2013

Duyan gelmişşşş

Aradığı numaranın telesekreterine küfreden tek insan kişisi ben değilim dimi? Bu ne lan! Devamlı bir trip hatunda. "Aradığınız abone meşgul", "yanlış numara tuşladınız", "yok mesaj bırakmak istiyorsan şunu tuşla", "yok işlem başarısız tekrar dene". Neyi başaramıyoz ablam benim? Sanki telefonu tuşlayarak uzaya mekik fırlatıyoz amk alt tarafı aradığım kişiye bağlıcan. Bi kere de zorluk çıkartmadan bağlasan beni allasen!

Bu aralar o kadar çok uyuyakalıyorum ki sabahları uyanabilmek için Bursa Mehter Takımı'nı tutup Mehter Marşı'nı çaldırmak gibi düşüncelerim var. Ya da belki bi Allah'ın kulu bana gözel bi çalar saat alır da bu sıkıntıdan kurtulurum, bu da bi ihtimal tabii.

Son günlerde diyetten midir, uykusuzluktan mıdır bilmiyorum insanların yanıma sokulup sokulup -hasta mısın? hiç iyi görünmüyorsun demelerinden noluyo lan hastamıyım yoksa? anaaaamm! paranoyasına girmek üzereyim. Sizin yüzünüzden 5 dakika sonra sahneye çıkacakmış gibi makyaj yapıp dolaşıyorum hiç içimden gelmediği halde. Yapmayın bunu!!

Dün şirkette yangın tatbikatı yapıldı. Tabii tatbikat ekibi dışında kimsenin haberi olmadığı için paniğe kapılıp eyvah yanıyoz kaçıın! modundaydık hepimiz. Öyle ki kabanlarımızı bile almadan ahanda böyle dışarı attık kendimizi. Tatbikatta yangını haber vermekle görevli arkadaş şirketteki birçok kişi tarafından güzelce bir sopalanmak üzere aranıyor.

Bayanlar tuvaletini pis bırakan utanmaz kişi için bu yazıyı çıktı alıp asacaktım ki son anda vazgeçip daha kibar bir yazı yazıp astım. Umarım işini bitirdikten sonra dönüp klozeti kontrol etmeyi ve sifonu çekmeyi öğrenmiştir. Yoksa pek insancıl olmayan fikirlerim var bu konuyla ilgili.





He bir de yeni eve taşındım taşınalı zırt pırt kapıma gelen üst kat komşum Şerife Teyze sorunum var. En üst katta otururken iyiydim. Herkesin onca merdiveni çıkmaya götü yemediği için kapıma gelen insan sayısı belliydi apartman komşularından. Lakin Şerife Teyze uzun kış gecelerinde kendine çekirdek çitleyip Muhteşem Sülümanı ve bilimum Türk dizilerini izleyecek komşu kapısı falan arıyor olmalı ki olur olmaz zamanlarda zırt kapıda. Geçenlerde duştayken geldi. Acı acı böğürttü zili gitti. Dışarı çıkmak için hazırlanıyordum uğrarım diye düşündüm de gerek kalmadı bi 20 dakika sonra zıngg yine zil. Açtım. Yanılmış olmayı çok isterdim lakin yanılmadım: Şerife Teyze. Ona;
demeyi çok isterdim fakat o an aklıma kadının hacı olduğu geldi. Yok lan bu olmaz. Mmm evde işemeli sıçmalı ayin yapıyoz falan desem ona da "o da ne oluyo ki" deyip meraktan gelir ııh bu da olmadı. Napcam lan ben? Kapı koluna lütfen rahatsız etmeyin yazısı asayım. Umarım okuma yazması vardır yoksa bildiğin zıçtık.

Zayıflamak isteyenler müjde!! Diyet yapmadan zayıflamanın en kolay yolunu buldum. Bu cümleyi -öğrenciyken ingilizce derslerinde yazdığımız gibi- kırk kere yazıyorsunuz zayıflıyorsunuz. Yerse :)


Eski evde sigara içen insan kişileri bana geldiğinde balkonda içiyorlardı sigaralarını. Bu evde balkon yok. Mutfak da havalandırma boşluğuna bakıyor. Yani diceğim şu ki sigara içenler için ilk önerim apartman kapısına çıkıp içmeleri. Yok çıkamam ben evde içerim diyorsanız affetmem ahan da böyle söndürürüm, demedi demeyin!

Dün akşam evimin ben dışındaki hemen hemen her şeyi Ikea'daydım. Tv sehpası ve duvar rafı için beyaz mı? venge mi? dedim. Neredeyse herkes beyaz dedi, beyaz aldım. Ben de hem tavsiyeleri dinleyerek hem de -toz almaktan nefret eden biri olarak- siyah mobilyanın tozu fazla göstermesinden dolayı beyaz aldım. Sapasağlam 2 adet venge kitap rafım sırf renginden dolayı depo olarak kullandığım odaya kaldırıldı. Hani biz siyah beyaz diye renk ayrımı yapmayacaktık? Ayıp ettim biliyorum.

Bilen biliyo kimden bahsettiğimi. Çelişkiler içindeyim. Allam sen yardım et!

29 Ocak 2013

Bir bilgi işlemci klasiği olarak: Kapat-aç bakarız.

Şirkette bilgisayarlarda ne türden bi arıza çıkarsa çıksın bilgi işlemcilerin dediği şey hep aynı:  
"Bi kapatıp aç olmazsa bakarız". 
İyi de ben bunu kapatıp açınca düzelecekse senin burda ne işin var amk?

Nerden başlasam?

Götten bacaklı kısa boylu kızlar filinta gibi uzun boylu erkekleri kaptığı için kendisine hep kendinden kısa erkek adaylar kalan Supercellmadan pek bi selamlar blogcum

Bu giriş cümlesi de neyin nesi Selo? diyorsanız sefgili Uyuşuk Hayalperest'in şu yazısını okuyun bi zahmet.

Sevinçler de hüzünler de bizim için lafını yaşayarak tecrübe ederek bir hafta sonunu daha geride bıraktım. Kendi paramla, "borç yiğidin kamçısıdır" deyip havalara girerek aldığım ilk koltuğuma kavuştum ve üzerinde yayılarak "Selam millet! Size bu iletiyi kendi paramla aldığım ilk koltuğumdan yazıyorum. Mutluluk paylaşınca çoğalırmış ya hani ben çok mutluyum onçin sizinle paylaşmak istedim. Bu arada koltuğum da pek bi rahat canımm :P Oturmaya da beklerim eheheh :) " şeklinde ileti yazmaktan da geri kalmadım. İnsanın kendi parasıyla bir şeyler yapabilmesi harbiden çok güzel bir şey lan. Pek bi borca girdim ama ossun, öyle kenarında milyarlar olan bir insan evladı değilim ki napayım, borçlanmadan olmuyor be blog! Ne diyelim Allah utandırmasın, ödeme kolaylığı versin inşallah, amin cümlemize. Yeni evime yerleştim. Birkaç küçük iş kaldı ama atla deve değil, hepsi halloluyor sabredince. Evet bunlar iyi haberdi. 
Merak edenler için ahan da koltuk bu. Lakin o İstanbul temalı yastıklar değişecek, benim beğendiğim bunlar değildi.
Kötü, çok kötü olan haberse Cumartesi gecesi en yakın arkadaşım Simen'in annesini kaybettik. Yıllardır kanserle savaşan Gülhanım teyzem kansere yenilmedi de bir kıçı kırık bağırsak düğümlenmesine yenildi ya. En kabullenemediğimiz durum da bu işte. Ama ölüm hak ve hepimiz için başka türlü bir sebebe bürünerek çalacak bir gün kapımızı. Simen için biz varız, hep yanında olacağız ama bir annenin yokluğunu kim, ne ile doldurabilir ki? Boş... Cenazede hepimize sarılarak "analarınızın kıymetini bilin kızım, analarınızın kıymetini bilin" deyip durdu. Bi an Allah gecinden versin ben annemi kaybetmiş olsam napardım diye düşündüm de düşünmek bile beni yeterince sarstı. O akşam benim moral yerlerde olduğu için annem bana geldi. Son yıllarda onu üzmemeye, kırmamaya özen göstermenin ve bunu başarabilmenin verdiği gönül rahatlığıyla ona sımsıkı sarılarak uyudum. Rabbim kimseyi annesiz bırakmasın, benim arkadaşımın da yardımcısı olsun, acısına rağmen o kadar güçlü, o kadar metanetliydi ki hiç kıyamam ben ona...

Bizim lisede bir çocuk vardı Cihan. Hatta lise buluşmalarında aramızda bir elektriklenme olmuştu. Hoşlanıyor gibiydik birbirimizden, birkaç kez buluşmuştuk falan. Bir iki kez sürpriz yapıp beni ingilizce kursundan almaya gelmişti, mmhh sonra Issız Adam filmine de birlikte gitmiştik. Lakin ben filmde eski sevgilimi hatırlayıp çocuğun omuzuna kapanıp ağlayınca... Hey gidi salak Selo! Sen ne ağlıyon kızım eski sevgilini hatırlayıp, eldeki çocuğu da kaçırdın! Böyle de salağın önde gideniyimdir işte. Öyle, böyle, o, bu derken onun Açıköğretimi bitirme mücadelesi, askerlik durumu, benim koca tarafından bozulan psikolojiyi düzeltme çabaları falan biz koptuk, unuttuk birbirimizi. Anlıcağın çocuk Issız Adam oldu. Ama yıllar sonra Facebookta ortak bi arkadaşımızın fotoğrafına yaptığım yorum sayesinde tekrar karşılaştık. Hayırlısı diyorum. En azından birimizden biri evli değil falan, ikimizde hâlâ gayet bekarız. Yani kader ağlarını örmemiş bu sefer.

Biznıs Layfımda tuhaf gelişmeler var. 7. ayını dolduran Mükü doğum iznine ayrıldı. İzni bitince geri dönüp dönmeyeceğini zaman gösterecek, umarım döner. Umarım diyorum çünkü doğum izni biten ve işbaşı için şirkete gelen Ayçin ani ve bi o kadar da dengesiz bir kararla işten çıkartıldı. O yüzden Mükü'nün durumu da boka sardı denilebilir. Aylardır beklenen, bu haftasonu yapılacak fabrika genel sayımında görevli olmadığımı öğrenmek beni o kadar mutlu etti ki diyetisyen kontrolünde 10 kg vermiş olsam bu kadar sevinmezdim lan. Bu arada Cumartesi ilk kontrolüme gideceğim, zıçtık!

Bir yandan yerleşme telaşesi, bir yandan diyete rağmen hayatta mücadelesi, bir yandan iş yoğunluğuyla geçiyor hayat bugünlerde benim için. Umarım sizin oralarda her şey yolundadır, çünkü benim pek tadım yok ve kusura bakmayın bir de sizin sorunlarınızla uğraşamam.

Öpmüyom, gribim. bulaşmasın.
Ciao!

24 Ocak 2013

supercellma 1 yaşında


24 Ocak 2012'de bindim bi alamete diyerek çizittirmeye başladığım blogum bugün 1 yaşına girdi. Bu 1 yıllık zamanda beni takip edenlerle beraber güldük, beraber üzüldük. Kilometrelerce uzaktan yanımda olduğunu hissettiren, beni bıkmadan, yorulmadan okuyan, yorumlarını, tıklamalarını eksik etmeyen herkese on yüz bin kere teşekkürler. Blogu açmak benim ama onu bugünlere getirmek sizin başarınızdı. Günün anlam ve önemini belirten konuşmayı yapmak üzere sözü siz çok sevgili takipçilerime bırakıyorum. Haydin beni tebrik edin! :)

21 Ocak 2013

Geçmişe sünger çekmedim, elektrikli süpürgeyle süpürdüm

Bir çeşit "Eternal Sunshine of the Spotless Mind" yapma isteğiydi benimki. Önceleri, yani deli çağlarımda bırakıp gitme isteğim meşhurdu ki denemelerim de olmadı değil. Ama sonuca hiç ulaşamadım. Zorunluluklar, alışkanlıklar, duygular, sevmek olgusu vesair vesair hep çelme taktı attığım adımlara. Bir dönemi kapatıp yeni bir döneme başlama noktasındaysan insanlar  hep "Geçmişe sünger çek" derler ya hani, bence bu pasaklı kadınların evi süpürürken pislikleri halının altına itelemesi gibi bir şey. Oysa biriktire biriktire günün birinde o halının altında pislikleri iteleyecek yer kalmaz. Bense titiz biriyim, sünger çekmek bana göre değil.

Bir gün birdenbire bir şey oldu ve ben geçmişimle, beni üzen, acıtan, hatırladığında böyle bi kötü olduğum her şeyle yüzleşip yoluma öyle devam etmek istedim. Çünkü hesaplaşmadığım, kabullenemediğim geçmiş aslında geçememişti, oysa ki geçmiş olmalıydı, yoksa yolun bir yerinde karşıma çıkıp hayatımı etkileyebilirdi, ki etkiledi de.

Mayısta iki yıl olacak yalnız yaşama serüvenim. Bu zaman dilimini bir kenara koyup öncesini düşündüm zaman zaman. Beni üzen insanları affederek başladım işe. Karşıma gelen ilk yüz mahkeme salonundan çıkışta bana yaşattığı onca şeye rağmen utanmadan helallik isteyen kocamdı. Elini uzatıp ağlayarak "hakkını helal et" demişti, bense "hasiktir lan sana ne helal edicem hakkımı" der gibi bakış atarak çekip gitmiştim yanından. Boşanınca insanlar öyle pis bir baskı kurdular ki psikolojime hepsine ayrı ayrı "hayat boşanmakla değil ölümle biter, benim önümde yeni bir yol var, alnıma yazılan daha çok şeyi yaşayacağım nefesim yettiğince" mesajını verdim her zamankinden daha güçlü durarak. Ve ben hayatımı, beni defalarca hastanelik eden, her fırsatta haksız yere hakaret eden, iki lafından biri şüphe, itham olan, sorumluluk duygusundan yoksun alkolik bir adamın yaşattıklarını hatırlayarak ve bunları her konusu açıldığında "ay lütfen kapatalım bu konuyu, hatırlamak istemiyorum" diyerek halının altına iteleyerek devam ettiremezdim. Konuştum, paylaştım yaşadıklarımı insanlarla. Yaşadığım şeyler beni ezik, güçsüz, dayanıksız biri yapmadı ki onları anlatmak yapsın. Aksine her kötü olayda biraz daha güçlendim ve günün birinde "vakit tamam seni terkediyorum" diyecek güce böyle geldim. Anlattım, konuştum, yazdım. Çünkü ancak bu şekilde hafifleyebilirdim, biliyordum, kendimi tanıyordum. Hatalarımla yüzleştim, şimdiki aklım olsa şöyle yapardım/yapmazdım dediğim hatalarımla. Haklıydım dediğim noktalar da oldu, pişmanlık duyduklarım da. Ama hepsini bir bir beni acıtmayan birer detay haline getirdim hafızamda. Ve onu, eski kocamı affettim.

Bu affedilecekler listesi bunun gibi niceleriyle uzadı gitti. Böyle böyle her fırsatta kendi içime temizliğe gittim. Birer birer yok ettim hepsini. Hayatımın en güzel yıllarını hastalığıyla kabusa çeviren babamı, kendimi bildim bileli iyilik duygusundan yoksun yengemi, beni rahat giyindiğim için orospu olmakla suçlayan teyzemi, evlenip boşandığım için beni ikinci sınıf insan olarak görüp, aşık olduğum, hayatımda en çok sevdiğim adam olan oğlundan düşünmeden ayıran nemrut kadını, başarılarımda gözü olanları, kötülüğümü isteyenleri, kıskananları, arkamdan konuşup yüzüme gülenleri, ağlatanları, üzenleri hepsini birer birer affettim. Böylece istemesem de hayatımda olmak zorunda olan bazılarına nefretle bakmaktan kurtuldum, hissizleştim onlara karşı. Annemin "temizlik yapmak önemli değil, önemli olan temiz tutabilmek, yaptığın düzeni koruyabilmek" demeleri geldi aklıma. Bu kez artık böyle bir liste yapmamak için çabalamak gerektiğini farkettim. Affeden biri olmayı öğrendim ama neticesinde ben hâlâ sosyal bir varlıktım, insandım. Kırdım, incindim zaman zaman. Ama onları içimde biriktirmemek, tekrar temizlenecek bir liste yaratmamak adına yaşadıklarıma gülüp geçmeyi öğrendim. Yani halının altına itelemedim hiçbir şeyi, direk elektrik süpürgesiyle süpürdüm.

Biliyor musun blog, ben artık gerçekten kendi için yaşayan, insan faktörü hayatının hem çok içinde, hem de kendisine zarar veremeyecek kadar dışında biriyim. Aferin bana!

18 Ocak 2013

Boğazınızda kalsın emi!

Diyetimin 5.günündeyim. 


  • Bi kere yüzümde gözle görülür bir süzülme var n'aber?? :) 
  • Son zamanlarda akşam 5 çayında simit yemek gelenekselleşti gibi bir şey. Diyete başladığım günden beri akşam 5 çayı benim için adeta çin işkencesi. Herkesler o susamları dökülen, sıcacık, çıtır çıtır simitleri yerken ben bildiğin kedinin ciğere baktığı gibi bakıyorum. Ühühü.
  • Masama "bu masada diyet var! Lütfen!!! Bir şey ikram etmeyin" diye yazı asıcam bu gidişle. İnsanlar sabrımı sınamak için mi, beni hırslandırmak için mi bilmiyorum ama ayağıma kadar gelip yedikleri şeylerden ikram ediyorlar ve "aa ama sen diyettesin yiyemezsin ki" deyip Scooby Doo'daki gerçek kötülerdeki şu gıcık karakter gibi kıs kıs gülüyorlar. Böyle giderse "boğazınızda kalsın e mi!" diye böğürücem hepsine! :)
  • Annem dün akşam şoktan çıkartıp kızarttığı sigara böreklerinden ısrarla uzattı yemedim. Bi taneden bir şey olmazmış. Böyle diye diye beni bu hale sen getirdin anneee! "Ya valla özenmiyorum" deyip o saatteki son öğünüm olan ekşi yeşil elmayı yedim bende hapur küpür. Ama itiraf etmeliyim ki peynirli börekler çok gözel kokuyordu.

Üşengeç biri olarak

yatarken ayağındaki çorabını böyle çıkaran bir tek ben miyim?
Uykusu gelince dünya dursa ay bi el uzatayım da döndüreyim demeyecek kadar üşengeç biri olan ben ayaklarım üşüdüğü için hep çorapla yatarım. 
Lakin o çoraplar uyku arası ayaklar ısınınca öylesine rahatsız eden bir unsur haline gelir ki çıkarmak farz olur. Olur olmasına da uykusunu piç edip kalkıp kim çıkaracak o çorapları?
Bir yandan gördüğüm rüyaya devam ederken diğer yandan ahanda bu yöntemle çıkarırım çorapları.
Hatta hafta sonları nevresim değiştirirken yatağın içinde çıkarılıp unutulmuş birkaç çift çorap bulduğum da çok olmuştur.
He bu arada elbette o çoraplar akşam işten gelince yıkanan ayaklara giyilen yeni temiz çoraplardır. 
Bütün gün ayakkabının içinde kokuşup eciş bücüş olmuş çoraplarla dünyanın en üşengeç insanı da olsam yatağa girmem uyandırayım. ;)

Çok Sevilecek Erkek Kişisine Notlar Vol4

Bi ara geldin zannettim seni ama neyseki yanıldığımı anlamam ve ilk köşeden dönmem çok da uzun sürmedi.
Neyse siktir et, senden öncekiler demo.

Hani biz evlencez ya böyle bir düğün fotomuz olsun mu bee?
Ben öyle herkesin çekindiği pozlardan bir düğün albümümüz olsun istemiyorum.
Tamam kabul ediyorum biraz iddialı bir poz bu ama 
Biz bu fotodaki gibi şeyler yapmak için evlenmiyor muyuz zaten olm?
Ee o zaman?
Elbette böyle bir fotomuz da olabilir bence, olmalı da, hatta olacak!

Ele minnet edeceğime...!

Ne demişler "ele minnet edeceğime keser şeyimi yerim".

Şu yılan hikayesine dönen gardırop olayını dün akşam çözdüm. Eve geldim, yedim salatamı, bastım gittim caddedeki bi milyoncuya. Kasadaki çocuğa "tornavida istiyorum" deyince soğuktan dükkana girdiği halde kafasındaki şapkayı çıkarmayan bana şöyle bi baktı: "Düz mü, yıldız mı?" dedi, "Hem düz, hem yıldız" dedim. Çocuk şaşkın ifadeyle tuhafça gülümseyerek hırdavat bölümünü gösterdi. Kendi kendime "iş başa düşünce yapılmayacak iş mi yani, ne varmış ben de erkek gibi kızım, kendi işimi kendim hallederim" diye söylene söylene geldim eve. Taşınma telaşı nedeniyle bir süredir bende kalan anneme: "anne, kendim halledicem ben gardırobu, o erkeğim diye ortalıkta dolanıp bi işimi halledemeyenlere de kapak olsun" dedim. Kafasına koyduğu işi mutlaka bitiren biri olduğumu bilen annem "beceremezsin sen onu, erkek işi o" gibi bir tepki vermedi. Zaten tepki vermeye fırsatı bile olmadı ki kadının. O, mutfakta bulaşıkları yıkayıp odaya gelene kadar ben gardırobu çoktan sökmüştüm bile. Sonra parçaları birer ikişer yeni eve taşıdık ve gece 23:50 itibariyle gardırobum yeni evimde kurulu durumdaydı. Ben zaten yalnız yaşamaya başladığımdan beri contası patlayan muslukları, hava yapmış kalorifer peteklerini, zırt pırt bozulan apartman otomatının ampüllerini, iki ayda bir cortlayan duş telefonunu kendim hallediyordum ki heheytt gardırop sökmek de neymiş! Dolap kapaklarını taşırken birden kapanan menteşe mandalının sol kaşıma sert bir şekilde çarpmasıyla ufak bir kaza geçirsem de neticede işi başarıyla tamamladım. Annem bu talihsiz kazayı facebooka yazdığım iletiden dolayı nazar olmama bağlamayı da ihmal etmedi tabi. Ona göre insanların işi gücü yok bana nazar değiyor. Güldüm, geçtim.

Kötü komşunun insanı mal sahibi yaptığı gibi, hayırsız eşin dostun da insanı elinden her iş gelen marifetli bir insan yaptığını yaşayarak görmüş olduk. Bundan sonra giyip tulumu, alıp elime takım çantasını montaj işi de yapabilirim ek iş olarak :)

Bir şey diyim mi blog insanın istedikten sonra harbiden başaramayacağı şey yok!

Şeytan tüyü

Ben küçükken çok salaktım.
Mesela bunları şeytan tüyü sanırdım.
Bizim mahallenin alt caddesinde böyle yabani otların bittiği, uğur böceklerinin dikenli otlara yuva yaptığı bir arsa vardı.
İlkbaharda çiçek toplamaya giderdik oraya hemen hemen her gün.
Millet sarı çiçek, papatya toplardı,
Bense bu şeytan tüylerini...
Tabi eve götürene kadar uçardı tüyleri, bozulurdu.
Bu yüzdendir ki ne eve kadar götürebildiğim bir çiçeğim
ne de alerjisiz geçirebildiğim bir bahar hiç olmadı blog.

16 Ocak 2013

Halley dediğin nedir ki?


Diyetimin 3.günündeyim. 
  • Sabah yeni yıkanmış Mango kotumu yatağa uzanıp, göbeğimi içime çekip nefesimi tutup değil ayakta şak diye çekerek giydim. İşte bu!
  • İki gündür pek keyfim yok. Ama bunu diyete bağlamıyorum. Taşınma telaşesiyle diyete başlamam aynı döneme denk geldiği için olsa gerek. 
  • İki gündür günde en az 3 kez büyük tuvaletime çıkıyor olmanın hafifliğini yaşıyorum. Ne şişkinlik var ne kabızlık. Kuş gibi hafifim yihuuu!
  • Merdiven çıkarken, oturduğum yerden ani kalkışlarda hafif bir baş dönmesi var ama normal.
  • Tansiyonum çal ordan bir 9/8

Mango mağazasında 42 beden bir şey deneyip "ay bu çok büyük yaeee bunun 40'ını alabilir miyim" diyeceğim günleri iple çekiyorum.
Liste, benim cüssemde Allah vergisi bir iriliğe sahip, su içse yarar cinsten biri için gerçekten iddialı bir liste ama "beklenen gün gelecekse çekilen çile kutsaldır" diyor, harfiyyen uyuyorum.

Enee ara öğün Halley zamanı!

Gerçi bir Halley dediğin nedir ki üç ısırıkta bitiyor arkadaş! :(

Bazı günler cenabettir blog

Hani hiçbir şey yapasın yoktur. İş yapar gibi gözükürsün ama bi bok yapmazsın halbuki. Elini hangi işe atsan o iş mırç mırç uzar, uzar bi türlü bitmez. İşte bugün öyle bir gün benim için. Sabahtan beri masamda dosyalanmayı bekleyen bir yığın evrak, yapılması gereken bir sürü rapor var. Ben hangisini bitirdim? İtiraf ediyorum hiç birini. Sıkılınca önümdeki işi bıraktım ötekine geçtim, onu da bıraktım bir sonrakine geçtim. Olmadı, olmadı. Bir ağırlık, bir kasvet bastı ki sorma gitsin.

Geçtiğimiz ay bizim masalar taşındı şirkette. Ben "oohh arkam sıcak masam da sote" diye gerim gerim gerinirken buldum mu kendimi kalorifer peteği olmayan, arkası full cam bir masada. Yeri gelmişken burdan şirketi hangi mimar dizayn etmişse onun anasının, ebesinin kulaklarını da çınlatayım bi. Benim bildiğim hep cam önüne koyulan kalorifer petekleri bizim ofiste nedense hep duvar kenarında. Öyle ki karşı duvarda peteklerden çıkan sıcak hava bizim olduğumuz tarafa gelene kadar oluyor bildiğin "Balkanlardan gelen soğuk hava". Bir de sağ tarafta alt kata bakan balkonumsu bir boşluk var galerimiymiş ne bokmuşsa adı heh işte o yazın klimanın serinliğini, kışın peteğin sıcağını öyle bir piç ediyor ki sorma gitsin. Üstelik bilgisayarımın ekranı cillop gibi arkamdaki aynalı camdan dikizlenebilir durumda. Anlıcağın blog ben pek sevmedim bu yeni masayı. Ama sote olmamasıyla yeminle ilgisi yok. Hoş sote olsa ne olmasa ne? Gün içinde girip ne blog yazmaya vaktim, ne de Markafoni'den Trendyol'dan alışveriş yapacak limitim yok. Allahtan stor perdelerimiz var ve biraz da olsa kesiyor soğuğu. Yoksa benim storu kapatmamın bilgisayarda naptığımın nettiğimin görülmemesi düşüncesiyle ne ilgisi olabilir! Tamamen soğuk gelmesin diye valla billa. Bana inanmıyorsanız yan masamdaki teknik ressam arkadaşa sorun.

Şu an öyle bir durumdayım ki utanmasam lisede Türkiye Coğrafyası derslerinde uyuduğum gibi masaya gömülüp uyuyacam. Utanmasam değil de bi tarafım yerse demem lazımdı burda. İnternette dolaşırken şunu gördüm sesli güldüm resmen. Bu nedir allah aşkına ya? Okulda ve iş yerinde rahatça uyuklamak isteyenler için göz bandı. Aklını seveyim insanoğlu!

Neyse en iyisi ben gideyim bi zıçayım. Önceden en çok çalışan organım beynimdi, diyete girdim gireliyse bağırsaklarım.

15 Ocak 2013

Penti peluş patik

Küçükken örme patiklerimiz vardı bizim. 
Rengarenk, desen desen.
Bacıklı, ponponlu...
Yörük komşumuz Hanım Teyze yaşlılığına rağmen örer, üç kuruş ekmek parası için satardı. 
Allah rahmet eylesin.
Artık örme şeyler bitmeye yüz tuttu, yerini fabrikasyon ürünlere bıraktı.
Pentisever biri olarak geçtiğimiz günlerde yılbaşı temalı bu patikleri kapıp çorap koleksiyonuma ekledim. Kenarları örgü biyeli olduğu için başlarda biraz sıktı gibi ama birkaç giyişte açıldı. 
Tabanlarında kayma önleyici yuvarlak lastikler var. 
Bu patikler sayesinde gece geç, sabah erken saatlerde evde dolaşırken alt komşularıma takırtı yapmamış oluyorum.
Böyle de düşünceli biriyimdir kahretsin! :)

14 Ocak 2013

Yeni bir ev, yeni bir ben

Bugünlerde pek bi telaşeler içindeyim blog. Hani bazen o nalet terslikler hep üst üste gelir ya, bu aralar benim için güzel şeyler üst üste geliyor. Bence de bu işte bir terslik var gibi ama neyse. Geçen hafta ani bir şekilde aldığım evden taşınma kararımı hafta sonu hayata geçirdim ve evimin neredeyse %70'i taşıdık bile. Aynı apartman içinde başka daireye taşınma işi ne kolaymış lan. Zaten her şeyi yeni döşenmiş tüm dairenin temizliği Cumartesi 3-4 saatte bitti. Dün de taşıdık, yerleştirdik. Geri kalan kısmı da kadın başımıza halledemediğimiz işler. Gardırobumun sökülüp tekrar kurulması, buzdolabının ve yürüyüş bandının taşınması gibi. O değilde koca sülalemde ve çevremde bir gardırobu söküp tekrar monte edecek bir tek erkek kişisinin çıkmaması ne komik değil mi? Sevgili evren duy sesimi pliz. Yoksa alıcam şarjlı matkabı kendim söküp kurucam amk. Tam borçlarım bitti derken yine borca gireceğim aktivitelerim de olacak. Örneğin yeni evim için köşe koltuk, çamaşır makinası ve setüstü ocak almam gerek. Çünkü benim oturduğum daire eşyalıydı, ama bu değil. Allahtan eşyaların bir kısmı bana aitti de onlardan yırttım. Her şey yolunda giderse önümüzdeki 10 gün içinde yeni dairemde yaşamaya başlamış olurum büyük ihtimalle.

Cumartesi günü 1,5 aydır randevusunu beklediğim diyetisyen Gülcan Karpuz'a gittim. Bugün itibariyle diyetteyim. Makinaya çıkınca büyük bir şok yaşadımsa da kısa sürede geçti. Diyetisyen bile kilonu hiç göstermiyorsun dedi ama bu yine de benim 95,4 kg olduğum gerçeğini değiştirmez. Allahtan boyum var tesellisi bi basküle çıkınca fayda etmiyor bir de beğendiğin kıyafeti denemek için girdiğin soyunma kabininde. Bir dünya tahlil istedi kadın. Değerlerim çok iyi çıktı. Sabahtan beri 6 öğün yedim. Ne yediğime gelince sap, saman ve otumsu şeyler. Şimdilik bitkisel hayat riskim yok, elim ayağım tutuyor, çift görmüyorum ve gaipten sesle duymuyorum, anlayacağınız gayet iyiyim. Hedefimiz Haziran'a kadar 68. Lan o değilde ben 68 kg'a nasıl düşücem? Ben lisede bile 70 kg idim amk :) zıçtın kızım Selo!

Pazar günü direksiyon sınavım vardı. Pedalları kavrayamam diye yeni aldığım botları giymedim, giydiğim düz çizmelerimse sıram gelene kadar topu topu 25 dakika beklememe rağmen donmama sebep oldu. Sınavda 40 yıllık şöfer gibi rahattım, hiç panik olmadım bu yüzden kendi kendime şaşırdım hakkaten. Dün akşamüstü hocayı aradım. Sınavımla ilgili ne düşünüyorsunuz dedim "çok iyi şeyler düşünüyorum, sen hep iyiydin, bugün de öyle. Geçtin geçtin" dedi. Yihuuuu işte bu! Harikasın kızım Selo! Kaç puanla geçtiğimi bilmiyorum ama çok da umurumda değil açıkçası. Başarımı "ilk seferde geçemezsin, ancak ikincide" diyen Genel Müdürümüze armağan ediyor ve 17:00 öğünüm olan peynirli, marullu, maydonozlu, tam buğday ekmeği sandviçimi yemek üzere huzurlarınızdan topukluyorum.


11 Ocak 2013

Yoksa ilişkiler birer çelişki mi?

Beni mutlu etmeyen bir birliktelik, beni mutsuz eden bir yalnızlıktan daha mı iyiydi? 
Bu muydu benim beklediğim şey? 
Bir an durup düşündüm. 
Ben, özlenmek, değer verilmek, önemsenmek, özetle; "sevilmek" dilemiştim. 
Evet bunların hepsi vardı ama eksik olan bir şeyler de vardı, olmaması gerekenler de...
Söylediğim iki laftan birinin yanlış anlaşılması,
daha başlamadan bitirmek üzerine kurulan cümleler,
tahammülsüzlük,
yılgınlık...
"Artık bir ilişki için yorulmaya gücüm yok" dedim, "bence sende ilişki yürütmeye göt yok" dedi.
Oysa en iyi sen biliyorsun blog bir ilişkim olmasını, birinin elini tutup yürümeyi, birine sarılıp uyumayı, özlemeyi, özlenmeyi, sığınmayı, ait olmayı ne kadar istediğimi.
Bilmediği bir şey var, yalnızlık benim tercihim değildi.
Hayat beni mecbur bırakmıştı yalnızlığa.
Ve ben, her karşıma çıkan insanı sevgi sanıp yanılmalarımdan öyle yorulmuştum ki sonsuz bir istekle büyük bir korkunun arasında sıkışıp kalmıştım çaresiz.
Öyle bir duruma gelmiştim ki ne sevgiliyle yapabilir oldum, ne de sevgilisiz.
Ama fedakarlık diye bir şey vardı ve tam da o noktada devreye giriyordu.
"Seversen yaparsın kızım Selo" dedim.
Nerdesin, ne yapıyorsun, kimlesin, kiminlesin haber verirsin.
Erkek arkadaşlarınla mı görüşmeni istemiyor, görüşmezsin.
Gitme mi diyor? gitmezsin.
Yapma mı diyor? yapmazsın.
Kıçını kırar oturursun tabiri caizse.
Hem sen sadık, sevdi mi çok seven bir hatun kişisin
Bu kez, bu kez yap dedim elinden geleni.
Ve hissettim, bu adamı çok sevebileceğimi hissettim.
O yüzdendir ona "çok sevilecek erkek kişisi" deyişlerim.
Gelsin diye benim her gece uyumadan önce, annecimin de her namazından sonra ettiği dualar kabul olmuş olacak ki çok bekletmeden geldi. 
Ama niye günden güne yitti hissetmelerim o ilk gün içimde uçurduğu kelebekleri?
Niye söylediklerim benim kastettiğimin dışında yerler buldu kendine?
Niye benim hiç düşünmeyeceğim şeyler yakıştırıldı davranışlarıma?
Ben, ben ki kaybedeceğini bile bilerek asla yalan söylemeyen, dürüstlük kelimesini hakkını vererek yaşayan ben, niye yalancılıkla suçlandım "ben yapamayacağım, üzgünüm" dediğimde.
Yoksa ilişkiler birer çelişki mi blog? 
Ve ben bunu bilmeden, üstelik hiç de vazgeçmeden yıllar yılı aşk mı diledim Tanrıdan?

mutlumuyduk ki? sade nefes aldık...

08 Ocak 2013

Deprem 6.2 bizim hissettiğimiz 3,5

Ohaa abi bildiğin sallandık ya.

Yaklaşık 1,5 saat kadar önce günün geçmek bilmeyen son iş saatlerini zor bela geçirmeye çalışırken koltuğumla şöyle bi ileri bi geri gittim geldim. Lambalara baktım oha bizim ofiste sallanan lamba yok ki amk hepsi sabit spot. Bir tek ben mi sallanıyorum, hamile de değilim sarhoş da değilim enee noliii? demeye gerek kalmadan anladık ki deprem oluyor.  Herkesin beti benzi atmış, panik havasına çoktan girilmişti bile. Bugün bizim elektrikçi Levent usta bizim kata "Acil Çıkış" uyarı levhası astı en yeşil ışıklısından, en ledlisinden. Deprem olunca oha tatbikatı da gerçek oldu diye büzüştürdük dudaklarımızı. Sabahtan beri soğuk soğuk diye böğrünen, bir türlü ısınamadığından şikayet eden ve gün içinde ara ara eldiven takarak, kaban giyerek çalışan ben soğuğu unuttum, hatta kızıştım bile. Merkezi Saros Körfezi olan 6.2 büyüklüğündeki deprem birçok komşu ille birlikte Gemlik Körfezi'nden de korkutucu derecede hissedildi. Yazın çok sıcak olduğunda büyüklerimizin "ayyy havalarda çok sıcak deprem olmasa bari" dediklerini hatırlayarak kışın soğuğunda ne depremi yaw? diyesim geldi töbe töbe Allahın işine karışır gibi. Allahım inşallah bi daha olmaz yoksa mazallah depremde enkaz altında kalmaktan ölmesek bile soğuktan ölürüz. Şimdi biri gelip masasına otursa masalar sallansa hemen gözlerimizi patlatarak birbirimize bakıyoruz yine mi oldu? korkusuyla. Depremden korkuyorum, bir daha olursa sevdiklerimi görememekten daha çok. Hepinizi çok seviyorum bilin. Böcüğüm seni de çok oyyyy.

English Home Battaniye & Organizer

Mağazasına her gittiğimde "ayy bu da çok güzelmiş", "bundan da almalıyım" deyip içimi geçirdiğim ürünlerle dolu bir yer English Home. Kısmet olup da bir gün evlenirsem kapısını çok aşındıracağım kesin. Bizim geline bir akrabamız doğum hediyesi getirmiş bu geyikli güzel TV battaniyesinden. Görür görmez vuruldum, aynısından mutlaka benim de olmalı dedim ve hemen ertesi gün tuttum en yakın English Home'un yolunu. Hatta o akşam Denizin Yıldızı'yla buluşmuş ve birlikte gitmiştik. Mağaza standlarında göremediğim ürünü kasadaki arkadaşa sorduğumda, bittiğini, hatta sonuncusunu Aysun Hanım diye birine ayırdıklarını, fakatbayan o akşam gelip almazsa bana ayıracaklarını söylediler. Ertesi gün o bağyanın battaniyeyi gelip almadığını ve dolasısiyle bana kaldığını öğrendiğimde:

şeklinde sevinip akşamına da gidip aldım zaten. Deniz de bir alışverişkolik olarak dayanamayıp internetten almış. Artık onunla battaniye kardeşiyiz. 
Benim alışverişim bir tek battaniyeyle kalmadı tabii ki. Uzun zamandır banyo kapısının arkasına bir düzenleyici istiyordum. Ama ben dikiş bilmediğimden, çevremde de tepesine çökeceğim böyle ıncık cıncık şeylerle uğraştıracağım kimsem olmadığı için kalmıştı öyle. Bu aslında bir oto koltuğu organizeri ama ben banyo kapısı organizeri olarak kullanıyorum. Fonksiyonel şeyleri çok severim ben. Ivır zıvır her şeyimi topladı. 
Ben her ikisini de beğenerek aldım ve güle güle kullanıyorum. Bir başka alışveriş postunda görüşmek dileğiylen. Hadi beğenin bakalım cicilerimi :)

07 Ocak 2013

indirimlr.com

Eminim aranızda birçok "online alışveriş" bağımlısı vardır, özellikle de güzellik ve bakım ürünü alışverişinde! Herkesin bildiği Balerin, Mizu, Yeni Çarşım, Markafoni, Trendyol ve daha bir sürü online mağazada bayanlara özel güzellik ve bakım ürünleri sudan ucuza gidiyor. Ama bunca site arasında aradığını bulmak mağaza mağaza gezmekten daha mı kolay? Bence neredeyse harcanan zaman aynı! Ama şimdi yeni keşfettiğim fırsat takip sitesi ile bu işlerin yükünü azaltmak daha kolay! Siz de mutlaka indirimlr.com sitesini bir denemelisiniz. Bu arada tüm alışveriş fırsatlarını bir arada görmekle kalmayıp, bazı mağazalar için sunulan hediye çekleri ve indirim kuponlarını da yakalamanız mümkün! Örneğin Mizu sitesinin portalını incelemek için http://www.indirimlr.com/satici/mizu/ linkine tıklayabilirsiniz.. 

Keyifli alışverişler dilerim!


CM101MMXI FUNDAMENTALS

Dün gece "gülmekten altına işemek" deyimini az kalsın gerçeğe dönüştürecek olan Supercellmadan Selamlar Blog

Gösterileri hep kapalı gişe oynadığı için Anadolu'da bir çok şehirde izlenemeyen espiri makinası Cem Yılmaz, bir ilke imza atarak son gösterisini sinema perdesine taşımış, pek de iyi etmiş.
Dün akşam 21:40 seansına gittik sefgülümle.
Kadın-erkek ilişkilerinden, teknolojide varılan noktaya, yurdum insanından kopartan diyaloglara, hepimizin yaşamından "aynen ya" diyebileceğimiz kesitlerle dolu gösteri yaklaşık 2,30 saat falan sürüyor.
Her dakikasında gülmek istisnasız garanti.
Adam sinema salonunda bile alkış alır mı? Aldı arkadaş.
Gülmek isteyenlere şiddetle tavsiyemdir, yalnız altınıza kaçırma riskine karşı tedbirli gidin benden söylemesi ;)

03 Ocak 2013

Girdik mi laa?

2013'e sandalye tepesinde göbek atarak giren Supercellmadan Selamlar Blog

Bu yıl Arap Şükrü Vira'daydık. Sen de yirmi ben diyeyim yirmi beş kişi. Kimler yoktu ki? İçenler, içtikçe güzelleşenler, öbür masalardan asılanlar, hafiften birbirine yazılanlar, normalde oynayamayıp alkolün verdiği yetkiye dayanarak kendini piste atanlar, oynayanlar, hoplayanlar, zıplayanlar, çalgıcılar dinlenirken darbukayı, tefi eline alıp kendi müziğini kendi yapanlar! (darbukayı gümbürdeten manyak benim) eğlencenin dibine vuranlar, beleş diye içmenin bokunu çıkaranlar "nasılsa parasını verdim lan" deyip bitiremediği şişesini çantasına atanlar! (ben+Mihri) ve finalde olmazsa olmazlarımız: sarhoş olanlar, kusanlar ve daha neler neler...

Sol avuç içim ve parmaklarım hâlâ şiş. O değil de biz müzikal falan yapsak kapalı gişe oynarız şerefsizim. Grup, repertuar, performans bi şahaneydi. Ne metrisin önü kaldı, ne gökyüzünde yalnız gezen yıldızlar, ne abe gaynana! Biri hariç herkes yeni tanıdığım insanlardı ama gel gör ki sanki yıllardır tanışıyor gibiydik. Hep derler ya nerede olduğun önemli değil, kimlerle olduğun önemli diye. Hakkaten öyle. Mekan öyle aman aman bi mekan değildi ama biz ayıptır söylemesi eğlenmeyi bilen insanlar olduğumuz için bokunu çıkarana kadar eğlendik. Ben gece boyu sağdan, soldan, karşı çaprazdan birileriyle kesiştim ama gece sonunda sıfıra sıfır elde var sıfır, yine eli boş döndüm eheh.

Gece, şirketin dört günlük tatile girmiş olmasına rağmen Cumartesi, Pazar ve Pazartesi tam gaz çalışmam üzerine de o gün regl olmam nedeniyle sabaha karşı dört gibi bitti, en azından benim için. Ertesi gün de İstanbul'dan gelen arkadaşlarımıza kahvaltı hazırlamak için erken uyandık. Bugün 3 Ocak ben bildiğin hacıyatmaz gibi sallanıyorum bir o yana bir bu yana, uykusuzluktan, yorgunluktan. 2013'ten beklentilerim var, üşenmedim oturup birkaç yüz maddelik bir liste oluşturdum. Sevgili Nero'm da beni Wish List için mimlemişti, yazıyı yayınlayacağım lakin önce şu kapanışını yaptığım evrakları dosyalamam gerek. Anlıcağın yıl bitti ama Selo'nun işleri henüz bitmedi sayın okuyucum.

Büyüklerin ellerinden, küçüklerinden gözlerinden, gönlüme göre birini bulursam asgdhasha :D

Benim dualarım dileklerim pek kabul olmuyor, sanırsam yukarıdaki kredi notum düşük. Ama yine de hakeden herkes için mikemmel bir yıl olsun mu? Olsun! Musmutlu yıllar bebelerim öpüldünüz.

Hoopp birader baksana bi'!

Bu blogdaki tüm yazılar ve bazı görseller (alıntı olanların URLsi belirtilerek) supercellma tarafından eklenmiştir ve 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu 81. maddesi gereğince kopyalamak, ticari amaçla kullanmak, yazar ismi belirtilmeden alıntı yapmak ve link vermeden kullanmak dahi suçtur. Aksini iddia eden varsa yolarım. Her türlü pisliği de yaparım. Hee akıllı olun canımı yiyin. Emek hırsızlığına karşı destek ve Emeğe Saygı lan. Dirsek çürütüyoruz burda...!!

 

supercellma Template by Ipietoon Blogger Template | Gadget Review

back to top