30 Ağustos 2013

Tatilden notlar:

-Kimse 29 yaşında olduğuma inanmıyor
-Ya ben çok uzunum ya da peşime takılan beyler suya çekmiş
-Çoğu kişi normal hayatlarında olduklarından çok farklı
-Bi küçük su ortalama 4 lira
-En iyi tatil kız arkadaşlarla yapılıyormuş çünkü ancak bi kız arkadaş hiç sıkılmadan senin yüzlerce fotonu çekebilir ;)
-Sahilde kaldırıma oturup bira içenler kendilerini Fink'te Vittoria'da etiketliyor, tecrübelerimle sabittir ;)


Samsung Mobile tarafından gönderildi

20 Ağustos 2013

Mutluluğun Öteki Yüzü


Çok uzun zamandır buralarda aktif olamadığım için blog çekilişlerine de katılamıyordum doğal olarak. Suskunluğumu pek sevgili blogırımız drwilldone'un kitap çekilişine katılarak bozdum ve şans benden yanaymış ki çekilişi ben kazandım. Kargom az önce geldi. Tatilde okumak üzere kitap almayı düşünüyordum, yine dört ayak üstüne düştüm, bu güzel kitap hediye geldi. Kitabın içeriği kadar kapağı, tasarımı da önemlidir benim için. Sürükleyici bir roman olduğunu zaten yorumlarda okumuştum ama itiraf etmeliyim ki kitabın kapak tasarımı, püsküllü ayracı beni benden aldı. 2013 benim uğurlu yılım, bu yıl hediyeye doymadım resmen. Allah'ım bu şansın önümüzdeki günlerde, aylarda ve yıllarda devam etmesini istiyorum, amin. Arkadya Yayınları'na ve drwilldone'a koccaman teşekkürler.

18 Ağustos 2013

Durum Güncellemesi

  • 96 kiloyla başladığım diyetimin 7. ayındayım. Fazla kilolarım gözle görülür şekilde yok olurken, özgüvenim tavan yapmış durumda. Mütevazi olamayacağım, ben gerçekten süperim lan!
  • Tatilime son 1 hafta. Tatilde diyet mi olur diyenler var çevremde, onlara "esas diyet tatilde olur" diyorum. 
  • Neredeyse 10 yıl sonra ilk kez 70'li kilolardayım, 79.7'yi görünce basküle sımsıkı sarıldım, öptüm bildiğiniz! ;)
  • 7 Eylülde yeni bir Gülcan Karpuz kontrolünde siz pek sevgili folovırlarıma durum raporu vermek üzere, 

Ha unutmadan: "Yarın Pazartesi". İmza -Bir Dost :P
Herkese tatlı uykular!!! ;)

16 Ağustos 2013

Alışveriş |

Yıllık izni -arkaya doğru fırlatılan gelin çiçeğini yakalar gibi- havada kapan ve bundan mütevellit Bodrum tatiline geri sayım yapmanın haklı mutluluğunu yaşayan Supercellma kişisinden pek bi selamlar blogcum!

Arefe günü sokaklar, caddeler, çarşılar, pazarlar, her bir yerler Çin'de bir havuz görüntüsünü aratmayacak şekilde bkz. insan kaynıyorkene ve herkeşler kendine bayramlık ciciler alıyorkene ben "herkes aynıyken ben farklıydım" felsefemden milim kaymamış bir bağyan kişisi olarak bayramlık alışveriş dışında yapılabilecek her türlü alışverişin bokunu çıkarmış bulunmaktayım. Dekorasyondan elektroniğe, kişisel bakımdan, pazar alışverişine ne bulduysam aldım.

Alışverişimin ilk durağı Linens'di. Epeydir bırgalamıyorum girip bi bakınayım dedim, elim kolum dolu çıktım her zamanki gibi. Yeni eve taşındığımdan beri misafir havlularımı koyabileceğim sepet arayışımı Linens'de gördüğüm örme sepetlerle noktaladım.

Yuvarlak olanlar seri sonu olduğu için 5,95 TL gibi komik bir fiyata satılıyor. Oval olan ebat olarak yuvarlaktan bi hayli küçük olmasına rağmen yeni sezon olmanın havasını atıyor ve 17,90 TL'den satışta. Sepetlerin yanısıra bir de içlerinden şanslı pek sevgili bir folovırıma hediye etmek üzere ikili kupa seti aldım. Üzerinden twitter cikciğine benzeyen cikcikler var, orjinal kutusuyla pek şık, pek cici. Yeni sezon ürünlerinin satıldığı giriş katta fiyatlar birazcık tuzlu olsa da, outlet katında gözlerinize inanamayacağınız fiyatlarla seri sonu ürünler sizi bekliyor.

İkinci durağım İGS Uğuryıl idi. Kasım 2011'de aldığım Vakko çantamın deri kenar biyesi zamanla aşındığı için içerisindeki siyah plastik şerit çıkma yapmıştı. Ben de müşteri hizmetlerine mail atarak çantanın tadilatının yapılmasıyla ilgili talepte bulunmuştum ve gelen cevap üzerine çantayı tadilat incelemesi yapılmak üzere aldığım mağazaya götürmüştüm. İGS'deki müşteri temsilcisi arkadaş en geç 1 ay içinde cevap geleceğini söylemişti. 1 hafta sonra mağazadan "firma ürünün iadesini aldı, yerine yeni sezondan istediğiniz yeni bir ürünü alabilirsiniz" şeklinde bir geri dönüş gelince ben "İGS farkı" diyerek daha öncesinden bildiğim Ağustos başında çıkan yeni sezon grubundan kendime rengi başta pek içime sinmese de sonradan sonraya pek bi ısındığım bu çantayı üzerine az bir miktar! fark vererek aldım. İGS müşteri memnuniyeti konusunda gerçekten çok iyi, bugüne kadar aldığım ürünlerle ilgili ne zaman sorun yaşasam hiç bir zaman çözümsüz kalmadı.

Diyetisyene başladığımdan bu yana ha bugün ha yarın deyip ertelemekte dünya rekoru kırdığım baskülümü diyetisyenime sormak istiyorum joker hakkımı da kullanarak nihayet aldım. Bimeks'te 49,90 TL'ye görüp istediğim rengi yok diye almadığım Tefal baskülü tadilata girdiği için %70'lere varan indirim yapan Bursa YKM mağazasından 29,90 TL'ye kaptım. Anneler gününe özel sınırlı sayıda üretilmiş bu kalp desenli baskül banyomda baş köşede yerini aldı. Tepesinde dana nice kilolar verdiğimi görmeyi Yüce Rabbimden niyaz ederim.

YKM'den aldığım bir diğer ürünse 2010'da aldığım eskimek bilmeyen Triump marka sütyendi. İnce süngerli, toparlayıcı bu kalıp artık üretilmediği için kısa süreli yas tutmuştum ancak mağazada iç çamaşır reyonunda tesadüfen kurcaladığım askıların arasında kendi bedenimden bir tane bulunca ofsayta düşmemek adına, fiyat etiketine dahi bakmadan direk aldım. Fiyatı 79,90'mış, 2010'da 65,50'a aldığımı düşünürsek gayet normal. Ben bi 3 sene daha rahatım. Bu markayı şiddetle tavsiye ediyorum, aklınızda bulunsun, yazın bi kenara.


Son durağım ürünlerini uzun zamandır kullansam da ilk alışverişimi yapmak ancak Mayıs ayında nasib olan Yves Rocher'di. Doğum günüme özel ikinci ürün bedava kampanyasından, %20 indirimden ve Zafer Plaza Artı Puanlarımla almış olduğum 10TL hediye çekimi kullanarak tüm bu ürünleri 91 TL'ye aldım. Şaka gibi!


kullansan da kullanmasan da kol gibi gelecek, accık para biriktir.

Follow my blog with Bloglovin

12 Ağustos 2013

Bazen siktir etmek gerek...

Aslında belkide hepimizin çok iyi bildiği bir şeyi ben yaşayarak öğrenmiş bulunuyorum ki; olayların ne kadar üstüne düşüp pipiriklenirsen o kadar yolunda gitmiyor, aksine daha çok terslik çıkıyor ve bir insana hak ettiğinden ne kadar fazla değer verirsen o kadar ağzına sıçıyor, net.

İnsan yedisinde neyse yetmişinde de odur derler ya ben bu söze de katılmıyorum. Önceleri fazla titiz, sorunların çok üzerine giden, kendini çok sorgulayan biriydim. Bu yüzdendir ki aslında sorun bile olmayan şeyleri sorun yapar, kafama takardım. En vahim olanı da insanlara kendimden fazla değer verir kendimi hep ikinci plana atardım. Bana göre hayatımdaki insanları mutlu etmek benim asli görevimdi ve ben buna kodlanmıştım. Sonra günün birinde yüksek tansiyonla hastaneye kaldırılıp, ölüme çelme takıp kendime geldiğimde dedim ki: "Napıyorsun kızım sen?". Bu soruya cevap bulmamla bambaşka biri olmaya başlamam bir oldu. Daha pozitif biri olmaya, sorun yaratmamaya, olur olmayacak şeyleri sorun etmemeye, aksine onları çözmeye yönelen biri olmaya başladım. Hayatımdaki insanları -ailem de dahil- hak ettikleri yere koyup, adamına göre muamele yapmaya başladım. Öyle ki gitmezsen, yapmaz etmezsen "ayıp olur" denilen şeyleri canım istemiyorsa, içimden gelmiyorsa yapmamaya başladım. Bu, toplumun bilincime yıllarca yüklediği ağırlıklardan bir anda kurtulup hafiflememi sağladı. He bu herkesten kopuk, asosyal bir hayat yaşıyorum, kimseyle görüşmüyorum falan demek değildi. Yok öyle bi şey. Lakin benim için kılını dahi kıpırdatmamış, benim hayatımda dayı, teyze, abla gibi bir ünvana sahip olmak dışında bana hiçbir katkı sağlamamış insanları önemsiz kategorisine taşıdım ve bu insanlar için kendimi yormamaya, hayatımı zorlaştırmamaya karar verdim. İyi ki de verdim amk. Kimse akrabalarını, kayın validesini, görümcesini, eltisini, şusunu, busunu sevmek zorunda değil meselâ. He sevmek zorunda olmadığımız insanları bazen saymak zorunda olduğumuz da bir gerçek. Ama bu, biz iyi niyetle yaklaşıp insanlık gösterirken karşımızdaki insanın bizi aptal yerine koyup ağzımıza sıçması hakkını onlara verdiğimiz anlamına gelmiyor. Bugün kimle dertleşsem hemen herkes hayatındaki insanlardan yakınıyor, özellikle de hayatında olmak zorunda olan fakat kendini mutsuz eden insanlardan. Ben gerekenlerle mesafe koyarak, gerekenlerle görüşmeyi keserek, hak edenler içinse elimden geleni yaparak kurdum dengeyi. Böylece o benim büyüğümdür deyip sevmediğim, samimi bulmadığım bir insanı saymak, ona zoraki gülümsemek, onunla aynı ortamda bulunmak, onun içinde bir şeyler yapmak zorunluluklarından kurtuldum.

Ben hayatın kıymetini daha iyi anlama fırsatı bulmuş, amaçlarını, hedeflerini, önceliklerini belirlemiş, gerektiğinde bencil olmayı öğrenmiş biri olarak hayatımı kendi doğrularıma göre yaşıyorum. Çünkü ne aile, ne eş-dost, ne arkadaş çevresi ne de şu "toplum" dediğimiz şey memnun edilebilir bir kavram değil. Birine doğru gelen şey bir başkasına göre yanlış, günah, ayıp bilmem ne. Herkes kendisinin farkına varıp, kendi kendine "ben her şeyden değerliyim" diyebildiği, insanları ve onların yaptıklarını, yapmadıklarını çok da kafaya takmadan yaşayabildiği sürece mutlu olabilir bence. Benimki bir hipotez sadece, deneyip sonucu görmek size kalmış!

Unutmamak gerek hepimizin sadece bir yaşam hakkı var ve yaşam denilen şey başkaları için yaşanmayacak kadar kısa.

Yanlışsam, düzeltin ;)

Hoopp birader baksana bi'!

Bu blogdaki tüm yazılar ve bazı görseller (alıntı olanların URLsi belirtilerek) supercellma tarafından eklenmiştir ve 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu 81. maddesi gereğince kopyalamak, ticari amaçla kullanmak, yazar ismi belirtilmeden alıntı yapmak ve link vermeden kullanmak dahi suçtur. Aksini iddia eden varsa yolarım. Her türlü pisliği de yaparım. Hee akıllı olun canımı yiyin. Emek hırsızlığına karşı destek ve Emeğe Saygı lan. Dirsek çürütüyoruz burda...!!

 

supercellma Template by Ipietoon Blogger Template | Gadget Review

back to top