31 Ocak 2014

cik cik cik

Kuş cıvıltıları ve güneş parıltılarıyla dolu bir Cuma sabahı yaşayan Selo kişisinden herkese günaydınlar

"Cik cik cik". Ofis şu an biri yeşil biri mavi iki muhabbet kuşunun şakıyışlarıyla yankılanıyor. Seri kuş üretmek gibi ekzantirik hobileri olan iş arkadaşlarım var benim. Bunları da çiftleştireceklermiş. Yavruların turkuaz olması bekleniyor. Adlara bakın, Kerem ile Aslı. Kuşlar bile çift anasını satıyim.

Kafesi görünce aklıma Pinto geldi, içim burkuldu lan. Beni uzun zamandır takip edenler Pinto'mu ve onunla yaşadığım maceralarımı bilir. Bi ara yorumlarda benden çok onu soruyordular, kıskanmıyor değildim hani! Pinto'ya ne mi oldu? Yollarımız ayrıldı. Şöyle ki ben sabahın köründe çıkıyorum evden, akşam karanlığında geliyorum. Kafesini açık bıraksan topu topu 40 metrekare evimde her yere sıçıyordu yaramaz, kafeste bıraksan da sinirleniyor, kafesin içindeki yem kabuklarını, tüyleri ve itinayla kafesin her köşesine sıçtığı boklarını etrafa dağıtıyordu çırpınma yöntemiyle. Eve gidince açıyordum kafesin kapağını, sonra gece yarıları oluyordu ben Pinto'yu kovalıyordum kafesine sokayım diye. Kuştan anlayan eş-dostun tespitine göre derdi çiftleşmekmiş. He cağnım benim, ben çiftleştim de Pinto kusur kaldı. Terbiyesiz kuş!

Pinto'nun boğa burcu olduğunu düşünüyorum, azgın bir erkek olmasından ve anlaşamamızdan ötürü. Ben inat, o inat. Bizim ilişkide herkes bildiğini okudu. Rest üstüne rest. O yaramazlık yaptı ben salmadım günlerce, cezası bittiği an yine yaramazlık yaptı. Günler böyle geçti sayın folovır. Bir gün bi geldim salonun ortasında petşop petşop dolaşıp kafesine uygun rengini aradığım kafes ayağı, kafes her şey yerde. Suluğundaki su, yemler, kafesin içinde kıl, tüy ne varsa hepsi canlı yayında bayılmak gibi bir şey geçiren Bülent Ersoy edasıyla bir yerlere savrulmuş. Benim salak Pinto'da yediği haltın farkında olacak ki korkmuş perdenin arkasına girmiş. Pinto diyorum ses yok, Pinto diyorum ses yok. Piç kurusu nerdesin dedim "cikk" dedi perdenin arkasından. Hayır çatı katındaki evime kedi girme ihtimali KPSS'ye girenlerin atanma ihtimali kadar düşük olsa da, kedi falan kaptı sandım. Neyse ki yaşıyordu. O gece her tarafı kırılan kafesi onu içine yerleştirecek kadar adam ettim. Saat 23'ü geçiyordu ama etraf bok pislik içindeyken de gidip uyuyacak değildim. Karadeniz apartımanı tarihimde ilk kez o gece geç vakitte pislikleri süpürmek için iki dakikalığına elektrikli süpürgeyi açtım. Kendilerini gürültü ailesi olarak tanımladığım alt katımdaki gerizekalı karı kapıma geldi, nalett bilenmiş bi gör! Zate sinirim tepeme gelmiş üzerine bonus oldu bi de onla dalaştım. Neymiş çocuk uyuyormuş. Evet olması gereken bu, çocuk dediğin o saatte uyur da ben 2 senedir komşunum, senin çocuk da benim süpürgeyi açtığım akşamı mı seçti uyumak için? Neyse ki bu evden taşınmadan senin çocuğun uyuduğunu gördüm. Yalansa evde kalayım! Yok uyumuyordu arkadaş, android midir nedir. Gece 3,4 kazara sağından soluna dönerken falan uyanırsan bir daha mümkün değil uyuman  o çocuğun sesinden. Kınamak istemiyorum ama evime yatıya gelenler şu durumu zerre abartmadığıma şahitler inanın. Elimi uzattım, bu bir ilk tebrikler dedim. Kaldı öyle mal mal. Sonra da insaniyetten nasibin alamadığını, açıklama yapsam da anlamayacağını bildiğim için o çocuk süpürgenin sesinden değil ama ben şimdi avaz avaz bağırmaya başlarsam korkarım ki uyanır dedim suratına kapattım kapıyı. Burada konudan konuya yatay geçiş yapmış olacağım ama onların karı-koca kavgası yüzünden evlilikten, içine dinozor kaçtığını düşündüğüm çocuklarının anırmaları yüzünden de çocuk yapma isteğimden soğuduğum doğrudur. Kalkmış 2 yıllık komşuluk hayatımda ilk kez, o da mecburiyetten açtığım süpürgeye laf ediyor sıfatına sıçtığımın karısı.

O gece Pinto o kafesi devirerek jübilesini yaptı. İlerleyen günlerde aynı apartımanın giriş katına taşınınca komşuların sesten rahatsız olacağını da düşünerek, Pinto'yu bana "yalnızlığıma arkadaş" olsun düşüncesiyle hediye eden arkadaşıma geri verdim. Susamlı krakerleri, eko paket muhabbet kuşu yemini, vitaminini, kafesini, tülünü, aynalı salıncağını vesair. Ben buna bakamıyorum, kendi cinsel yaşantımda tık yokken, Pinto'nunkini düşünecek durumda da değilim. Sen al bunu, ona daha iyi bakacak birine ver, yazık oluyor hayvana dedim. Aldı, götürdü. Böyle dediğime bakmayın, Erol Taş değilim ben. Günlerce ağladım. Birkaç zaman sonra temizlik yaparken rafın üzerinde kakasını gördüm, camı silerken mermerin üzerine düşen tüyünü, oturdum ağladım. Pinto'yu çok seviyordum, ama ona gereken ilgiyi gösteremiyordum, yollarımızı ayırdık. Şimdi haberlerini alıyorum, hayatını yoluna sokmuş. 3 tane yavrusu ve mutlu bir ilişkisi varmış. Bkz. Selo hâlâ yalnız.

Herkese en az benimki kadar keyifli bir Cuma dilerim. Çüüüüzzzzzzzz!! ;)
Özleniyorsun evlat.


Follow Me on

Facebook | Twitter | Instagram | Pinterest | Bloglovin'

30 Ocak 2014

Blogger'a girdiğimde Ben;


Heeyyyyyy


ve beni kıskananlar;


Bu postu okuduktan sonra yüz ifadesi hala gülme şeklinde olan herkese keyifli bir gün dilerim,
diğerleri tırnaklarını yemeye devam etsin hahahah ;)

Follow Me on

Facebook | Twitter | Instagram | Pinterest | Bloglovin'

29 Ocak 2014

e ampül bu, patlar.


Hayatı bir türlü stabil olamayan Selo kişisinden herkese iyi geceler blogcum

Gün geçmiyor ki bir ekşınımız, bir tuhaflığımız daha yaşanmasın. Aöf sınavlarını atlatmanın verdiği gazla 2 haftadır tozların hakimiyet altına aldığı evimi saatler süren bir operasyonla temizledim. Temizlik bittiğinde elim ayağım tutmaz durumdaydı ve çok değil ödül olarak sıcak bir duş, yatağımda blog keyfi ve sonrasında da sıkı bir uyku hayal etmiştim. Hayalim salon ampülünün manidar bir zamanlamayla tüm temizlik bittikten sonra patlamasıyla yerle bir oldu. Ampül patladı, daha dakikalar önce özenle temizlediğim her yer cam kırıntısı oldu buna mı yanayım, ana şarteli attırdı, karanlıkta kaldım, kombi çalışmıyor, soğukta kaldım ona mı yanayım. Ben iyisi mi toptan hepsine bi yanayım yanayım ateşlerde yanayım sayın okuyucu! Saat olmuş gecenin 23:54'ü. Şahsen benim bi tarafım o saatte bal kabağına dönüşme riskini göze alıp, elektrik odasına gidip atan şarteli kaldırmayı yemedi. Her şeyi öylece bırakıp canı sıkılmış şekilde girdim yatağa. Ve ampülün içine ettiği hayalimin blog keyfi kısmını bir günlük bir rötarla şimdi yazıyorum. Siz bilmem kaçıncı rüyalarınıza hazırlanırken ben buluşma sponsorlarımızın bir kısmını yayınlayıp yatakta Her şey dahil otellerde alkolü fazla kaçıran Rus turistler gibi sızmış olacağım. Selo ekran başındaki tüm folovırlarına iyi geceler diler. Bu post bitmiştir. Lütfen izleyen sayfaya geçiniz. :P

Follow Me on

Facebook | Twitter | Instagram | Pinterest | Bloglovin'

24 Ocak 2014

ben aslında yoğum

Alışmadık götte don durmaz derler ya; öyle hakkaten. Bugün gözlük kullanmaya başladığımın 13.günü ve ben 2.ye evde unutuyorum. Gözlüklerle yaşamaya alışmak ne kadar sürüyor? bilen şöyle beri gelsin. Bugün Cuma, malum ihracat günü. Benim en çok kullanacağım şey gözlerim ve parmaklarımken gözlükleri evde unut, olacak iş mi? Kendimim diye demiyorum ama son zamanlarda götünü toplayamayan biri oldum çıktım sayın folovır. Yoruluyorum be. Sabah 06:15'lerde kalk. Daha karga çok afedersin bokunu yememiş. Her yer karanlık. Sokakta kedi görsen tırsıyorsun, kenardan kenardan gidiyorsun durağa kadar. Yolda birilerini görünce yalnız değilsin bak sen gibi birileri daha var deyip kendi kendine daha afyonun patlamamışken teselli veriyorsun falan. Sonra bütün gün sıkaypi, imeyiller, kezbanın keranesi gibi hiç susmayan masa telefonu, cep telefonu, gerizekalı iş arkadaşları, yalakalar, egosu boyundan büyük gümrük ve gümrük muhafaza memurları. Kapeseseyi nasıl kazandığını kendi bile çözememiş ama başımıza devlet memuru olmuş erken menopozlu tipler, karısı vermeyenler, heriften memnun olmayan ama boşayamayanlar, her fırsatta çalışma şartlarından şikayet edip, "aslında daha iyi yerler çağırıyor ama gitmiyorum" deyip karşısındakini kandıramadığını bile farketmeyen safkan saflar, vesair vesair. Bunca hengamede bir çalışma gününü bitir, akşam olsun, servise bin. Şöföre "tepe lambasını açar mığsın İhsan Abiiiiii ders çalışacağam da" deyip herkes kendinden geçmiş uyurken sen sakin kafayla bile anlaşılmayan, zipleştirilirken uzantısı bozulmuş dosya görünümlü AÖF derslerini okuyup anlamaya çalış. Sonra eve gel, başını alıp gitmiş kirli sepetini eritmekle, makinanın içinde "beni as" diye yalvaran çamaşırları asmakla, çamaşır kurutmalığında asılı kalanları toplamakla, katlamakla, yerleştirmekle uğraş. Yetmesin, peteklerin altında uçuşan toz gruplarıyla sövme ve onları yakalama şeklinde mücadele et. He bu arada evi bok götürüyor bu konuya hiç girmiyorum falan. Sonra aç karnını doyur, kafan "günlük kotanızı doldurdunuz, yarın tekrar deneyiniz" uyarısı verse de inat et ders çalışmaya devam et. Bir bakmışsın saat 23'ü geçmiş. E yarın iş var. Bu boktan döngü yine başlayacak, hadi kalk bir gayret duş yap, he bu arada makinadakiler bitmiştir, onları da silkele, koy kenara, yarın işe giderken asarsın. Saçlarını kurut, bilimum kremlerini, toniklerini sür. Ojelerini tazele. Yat, zonklayan kafandan uyuyabilirsen senden iyisi yok. Yarın yine hiç uyumadan işe gidiyormuş gibi hissedeceğin bir güne uyanacaksın, uyuduğun her dakika senin lehine. "Yatarken gözlüklerini çıkarmayı unutma, annen" diye bir mesaj al. Gülme komşuna gelir başına atasözünü tecrübe edişine bak. Bunca koşturmacanın ortasında gülümsemeye, pozitif olmaya, insanları anlamaya ve onlarla anlaşmaya çalış. Senden hiçbir şey beklemese de haftada bir gün onlara yemeğe gitmeni, birkaç saatini ayırmanı bekleyen kardeşlerin, ailen var. Seninle Arjantin bardakta bira içerken elma dilim patates yemeyi, bunların yanında anlamlı anlamsız her şeye gülmeyi ve deşarj olmayı özlemiş arkadaşların var. Seninle aylardır çeyizi için alışveriş yapmayı bekleyen bir en yakın arkadaşın var. Senden düzenli beslenmeni ve hedefinden çok kilo vermeni bekleyen bir diyetisyenin, hiç hasta olmamanı, % 200 performansla çalışmanı ve işe hiç geç kalmamanı bekleyen bir patronun var. Bitmedi, mesajına cevap vermediğin ya da geç cevap verdiğin için tribal enfeksiyona girmiş anlayışsız arkadaşların var. He bir de her Allah'ın günü arayıp "tilifonumun tamiri ne zaman bitecek" diye dürtmek yöntemiyle bilgi alabildiğin bir yetkili servis bozuntusu var.

Okurken yoruldun mu? Ben yazarken yoruldum. Yahu ben kıçımı kaşımaya vakit bulamıyorum. Her günüm başka bir koşturmaca, her günüm başka bir yoğun. Bakarsan yaptığım elle tutulur bir şey yok. Tamam ben supercellmayım ama ben de etten kemikten insanım ya. He zaman zaman ahtapotgiller familyasından olmadığım için isyan etmiyor değilim, ama nafile! En sonunda "kovulmadım, istifa ettim yeter uleyn" deyip istifa edicem supercellma olmaktan, siz sağ ben selamet. Yetişemiyorum arkadaş, ye-ti-şe-mi-yo-rum. Bir yere gidilip bir şey yapılacaksa ders çalışma saatimden yiyorum, bu kez ders çalışmak için uyku ve dinlenme saatlerimden. Sürekli bir eksi bakiye durumu bende. Her şeye, herkese zaman ayırıyorsun deyip ağlak davrananlara, bunca şeyin arasında benden ilgi bekleyenlere diyorum ki: "Kendim için bir şey istiyorsam şerefsizim. Allah rızası için azıcık anlayış, azıcık empati". Yeter laan. He buradan bıcırıklara da bir mesaj, büyümeyin ablam, büyümeyin anneğm. Valla imkanı olan büyümesin. Büyümekle bir bokum olmadığını bilseydim, büyümezdim. Bak şimdi siz minimini birler, çalışkan ikiler karneleri aldılar. Ooh gelsin sömestır tatili. Millet tatile girdi, bense yarın ve Pazar sınavlara gireceğim, ya da tam tersi olacak, sınavlar bana girecek. Bu iki gün kendim için yapacağım tek şey yarın 16:00'daki Bursaspor maçına gitmeye çalışmak olacak, o da daha net değil. Bu iki gün ben aslında yoğum bildiğiniz. Uluslararası İktisat Teorisi dersinin anlamamakta ısrar ettiğim eğrileriyle kendimi baş başa bırakıyorum. Şu anki yüz ifadem iki nokta üstüste ve S ve / ve % ve | ve o. Bana şans dileyenlere şimdiden tişikkirlir. Allah bana ve yarın sınava girecek tüm insancıklara zihin açıklığı versin. Amin. Çüüüzzz!

Follow Me on

Facebook | Twitter | Instagram | Pinterest | Bloglovin'

Twitter Toplu Direkt Mesaj (DM) Silme Uygulaması

Geriye sayım yapılan bir Cuma öğleden sonrasından herkese pek bi selamlar blogcum

Gün geçmiyor ki hayat kurtaran bir şey öğrenmeyeyim ve de siz folovırlarımla paylaşmayayım. Bugünkü zıngırtımızın konusu Twitter'daki direkt mesajlarımızı toplu halde ve kolayca silebilmek. Eğer siz de benim gibi Twitter kullanan ve geçmiş yazışmalarını temizlemek isteyenlerdenseniz doğru yerdesiniz. Yaklaşın yamacıma hep birlikte nasıl yapılacağını inceleyelim.

Bu uygulamayı ya da türevlerini kullanan arkadaşlar mutlaka vardır, ama bilmeyenler için bu postu 10 dakikalık çay molamı piç ederek hazırlamayı bir görev bildim. Bildiğiniz gibi Twitter tweetlerinde ve direkt mesajlarında 140 karakter sınırı var. Hal böyle olunca direkt mesajda 2 kelam laf etmek için en az 5-6 mesaj göndermek gerekiyor, e karşı tarafın da bir o kadar mesaj gönderdiğini ve muhabbetin uzadığını düşünürseniz DM kutunuz gereksiz doluyor. Ben daha önce DM kutumu boşaltmak için defalarca Twitter toplu direkt mesaj uygulaması denedim. Ancak denediklerimden hiçbir sonuç alamamıştım. Üstüne Twitter'ım uygulamayı kullanabilmek için verdiğim izin sebebiyle uygulama tarafından saçma sapan bir sürü hesabı takibe aldı, bir de onları anfolov etmekle uğraştım. Bu kadar lafın üstüne şimdi size bugün tesadüfen bulduğum bu siteyle Twitter hesabımdaki 1 yıllık DM geçmişimi birkaç dakikada temizlediğimi söylesem? Bir süper kahraman yalan söylemez. İnanacaksınız tabisi.

Operasyon öncesi

Sonrası


Şimdi canikolar bu uygulamayı kullanabilmek için Twitter üzerinden izin vermeniz gerekiyor. Twitter uygulamaları Facebook’ta olduğu gibi öncelikle erişim izni ister, al gülüm ver gülüm hesabı. Ayrıca bazı uygulamalar yüklenirken kendi Twitter hesaplarını otomatik olarak takibe aldırır, sizin adınıza paylaşımda bulunabilir, başka hesapları takibe alabilir ya da içlerinden en kötüsü şifrenizi kaydedebilir. Bu yüzden uygulamayla işiniz bittiğinde Ayarlar menüsünden Uygulamalar’a giderek uygulama iznini kaldırmanızı tavsiye ediyorum.


Twitter Toplu Direkt Mesaj (DM) Silme Uygulaması'na buradan ulaşabilirsiniz.

Follow Me on

Facebook | Twitter | Instagram | Pinterest | Bloglovin'

supercellma 2 yaşında!


Festivaller başlasın, havai fişekler patlatılsın!
Blog dünyasına bodozlama dalan esas kızımızın blogu supercellma 2 yaşında!!!

Selam gençler!
Ben Selo, ıı şey biraz heycanlıyım. Yok ya biraz değil çok!
24 Ocak 2012'de başladığım blog maceramda 2. yıla girdik.
Bu zaman zarfında siz çok sevgili folovırlarımla yine çekinmeden paylaştım her şeyimi.
yeri geldi trend bloglarını tiye aldım bugün ne giydim postu yaptım, 
yeri geldi evrime inanmayanlara tepki olarak postlar yaptım, 
yeri geldi patronuma karşı tek kişilik grev başlattım ama kazanan yine emekçi insan oldu, 
yeri geldi azmin zaferi dedim, 
yeri geldi daha taşınmadan vukuatlara başlayan müstakbel komşuma (artık resmen komşum) sövdüm...
Ben bunları yazarken;
Seviyorum kızım seni deyip yazdığım ne varsa bıkmadan okuyan,
 yorumlarıyla, mesajlarıyla, mailleriyle yanımda olduğunu hissettiren, 
tıklamalarını eksik etmeyen supercellmaseverlere on yüz bin kere teşekkürler. 
Ben blogum aracılığıyla çok güzel arkadaşlıklar edindim, 
Kötü bir haber verdiğimde mail kutum hiç boş kalmadı, 
iyi dilekler, "senin için yapabileceğim bir şey var mı" soruları geldi hep en samimisinden.
Bazen yakından kıçımın dibinden, bazen kilometrelerce uzaktan, dünyanın öbür ucundan okundum. 
Bazen hepsi.
Zaman içinde gördüm ki blogu açmak benim hayatım boyunca yaptığım en doğru şeylerden biri.
İki yıldır depresyona girmiyorum lan ben :)
Blog benim antidepresanım, ağlama duvarım, günlüğüm, köprüm, her şeyim.
Bu sayfayı açmak benim, ama onu bugünlere getirmek hepimizin başarısı.

Günün anlam ve önemini belirten konuşmayı yapmak üzere sözü; 

siz çok sevgili folovırlarıma bırakıyorum. Haydin beni tebrik edin! :)
Bu vesileyle blogumla ilgili düşüncelerinizi, 
en sevdiğiniz yazımı, 
eleştirilerinizi,
aklınıza ne geliyorsa, 
içinizden ne geçiyorsa benimle paylaşır mısınız? 
Haydi yorumlarınızı bekliyorum, çiçek göndermek isteyenler iş adresime gönderebilir :p 
yihihihuuuu iyi ki buradayım, iyi ki varım mehehe :D
öperim.

Bir de kıskanmaya sebebiyet vermek, yanlış anlaşılmak istemem ama ismen teşekkür ettiğim birkaç kişi var;
Maillerini hiç eksik etmeyen, gerçek bir okuyucu olan Onur YILMAZ'a

Yorumlardan yola çıkarak son 1 yılda en çok yanımda olan;
Kibritçi Kız,
Ters Pabuçlar,
Hasır Şapka Derya,
Selma'nın Dünyası
Pınarın Dünyası
Tibet'in Annesi,
Amaçsız Çocuk Tribi,
Oytunla Hayat,
Şanselize Bulvarı,
Nurcan İşlek,
Gözde Yaşar Altunbaş,
Asortik,
Saklı Bahçem,
Yeliz İnceoğlu,
Belle Amie,
Shewgy,
Shirin Serkan,
Bademle Buduk ve
Denizin Yıldızı'na

ve yorumunu görünce ay ben onu nasıl unuttum diye kendime kızdığım Yasemin Alimci'ya
kokulu öpücükler ve kalp kalp kalp. Sizi daha bi çok seviyorum!!

21 Ocak 2014

Kısmetimi açacak çalışmalara #bugünbaşlıyorum

Selam, ben hayırlı kısmetlerini beklemekle evde kalmak arasındaki kritik süreçte yaşayan Selo kişisi. Nesfitin bugün başlıyorum sayfasına girdim “Bugün kısmetimi açacak çalışmalara başlıyorum” dedim, kendimce hedeflerime ulaşma yolunda ilk adımı attım. Eehehhe ne demişler? başlamak bitirmenin yarısıdır. İşe geçtiğimiz günlerde nişan olan kuzenimin nişan kurdelesini yutmakla başladım. O sıralar görüştüğüm biri var diye yüzüne bakmadığım günlerce peçete içinde orda burda sürüklenen kurdele parçası, görüştüğüm kişinin elimde patlamasıyla bir bardak suyla niyet edilerek yutuldu. Nisan ayında evlenecek en yakın arkadaşımın gelin ayakkabısının altından yerle en çok temas edilen yer erken rezervasyon avantajıyla rezerve edildi, çiçeği yakalamak konulu antremanlar önümüzdeki günlerde düğün salonunda yapılacak. Bunlar işin batıl ama eğlenceli kısmı. Aslında kısmeti kapalı biri değilim hatta iyi de bi potansiyelim var. Karşıma çok insan çıkıyor, çok sık yeni birileriyle tanışıyorum ama olmuyor bir türlü. Çaktırmadan kısmetimin kapalı olduğu söylentilerine kulak asmaya başladım galiba. Ee yaş oldu 30. Bugün başlıyorum kararımla kendime eğlenceli bir madde listesi hazırladım, bunları uygulayarak ben kendi payıma düşeni yapmış olacağım, geri kalan takdir-i ilahi.


1- Güne iyi başlamak

Bu da Nesfit'le mümkün. Nesfitle forma girerken aynı zamanda vücudumuzun ihtiyacı olan vitamin ve mineralleri de almış oluyoruz. 97,40 kilo ile başladığım diyet maceramda 80,00 kg'dayım. Ben son bir yıldır her güne Nesfit Karışık Meyveli kahvaltılık gevrek yiyerek hafif başlıyorum. Sabahları hafif, zinde ve mutlu hissediyorum.  Diyet listelerimde kahvaltılarımın vazgeçilmezi Nesfit'le 70’e kadar tam gaz devam. Güne iyi başlamak en önemli madde çünkü biz kadınlar eğer şişkinlik hissediyorsak ne saçımız şekil alır, ne makyajımız istediğimiz gibi olur, ne giydiğimiz yakışır. Bu durum regl dönemlerimizde tecrübeyle sabittir. İlk izlenimde dış görünüşün önemini vurgulamama gerek yok heralde. Kimse kusura bakmasın ama ben şişko her yeri tıfıl tıfıl oynayan bir adamla çıkmak istemem. Önemli olan iç güzelliği diyen de yalan söylüyordur, net! İğneği kendine, çuvaldızı başkasına batır atasözünden yola çıkarak kendi üzerime düşeni fazlasıyla yapıp kilo verdim, forma girdim, daha da devam ediyorum. Her ne kadar zayıfla kısmetin açılır diyenlerin tezi tutmamış olsa da gün doğmadan neler doğar değil mi sayın okuyucu?

2- Sabahları erken kalkmak

Bu maddenin önemine 2 ve 3 no’lu maddede uzun uzun değinilecek.

3-Tipe özen göstermek

Efenim kısmetin nerede ne zaman karşıma çıkacağı çok bilinmeyenli denklem. Bundandır ki tipe sürekli özen göstermek bu listede başı çekiyor. He buradan normalde paçoz bir kız olduğum anlaşılmasın sakın, öyle bir şey yok. Ama bazen hafta sonuna yaklaştığımız günlerde benim bünye düşük pil uyarısı vermeye başlıyor, bir yorgunluktur çöküyor üzerime. Üzerine ölü toprağı atılmış gibi oluyorum. İşte o günlerde, normal zamanda istisnasız her gün kendini iyi hissetmek için duş alan biriyken buram buram kokacağımı da bilsem inat ediyorum yatmadan önce girip almıyorum o duşu. Sabah yarım saat erken kalkıp yaparım diyorum, buna ilk başta kendim inanmayarak. Sabah uyku öyle tatlı geliyor ki alarmı yarım saat sonraya erteleyip yorganı kafama çekiyorum ve o günüm aferin kızım Selo saçın başın bu halde geldin ya deyip kendi kendime söylenmekle geçiyor. Bütün gün kendimi koklayıp her yarım saatte bir perspirant deodorant sıkıyorum, normalde klavyemin üzerinden ayırmadığım aynamı çekmeceye fırlatıyorum, aynada kendimi görmemek için. Saça makyaja hiç girmiyorum. 2 tane düzleştiricim 2 tane maşam var, birer tanesi şirkette. Makyajı da şirkette yapıyorum anlayacağınız üzere. Sabahın 06:30’unda yüzümü bile zor yıkarken kimse benden makyaj yapmamı beklemesin.

4- Kıyafet sorunsalı

Sonra kıyafet meselesi var. Servis saatine 20 dakika kala uyanıp ancak elimi yüzümü yıkayıp, kişisel ihtiyaçlarımı görebiliyorum ve bu durumda elime ne geçerse onu giyiyorum. Kimi gün o aceleyle giyilen kıyafetler güzel bir kombin oluştursa da çoğu zaman kendime şaşıyorum bunları hangi kafayla uydurup giydim diye. Külotlu çorapları kaçırmadan giymek bile kendince bir özen gerektirdiği için cağnım elbiseler dolap bekliyor. Erken kalkıp şöyle özene bözene hazırlanamıyorum ki. Çekiyorum jeani altına cat botları, sonra bir aday adayı arayıp akşama kahve içelim mi deyince başlıyorum kara kara düşünmeye. Bir bahane uydurup ertesi akşama ayarlıyorum randevuyu. E ertesi gün işe öyle bir hazırlanıp gidiyorum ki görüştüğüm kişinin içi eriyor. Gören de beni işe her gün öyle şık gidiyorum sanır, çaktırmayın!

5- Daha çok sosyal ortam,  daha çok aday

Bir süredir açıköğretim sınavları yüzünden kendini evde siyaset ve tarih çalışmaya veren Selonun acilen sosyalleşmesi lazım. Ders çalışma nedeniyle katılınmayan tüm partilere, etkinliklere katılınacak, önemli önemsiz her davete icabet edilecek. Burada dönüyoruz 2 nolu maddenin ilk cümlesine. Hayatımın aşkını nerede ne zaman bulacağım belli olmaz. Belki biriyle buluşmaya giderim, herifi beğenmem ama onun yanından ayrılırken caddede biriyle çarpışırım, filmlerdeki gibi bir ekşın falan olur, belli mi olur? Umut fakirin ekmeği. Kitap okumasam da kütüphaneye gitmek, beceremesem de bowling oynamaya gitmek, tek başıma sinemaya gitmek işe yarayacağı düşünülen fikirler arasında. Bir de şu annemin “beni sakın bulaştırma” dediğim kına gecelerine, düğünlere, lohusa mevlütlerine hatta altın günlerine bile katılmalı arada bir. Belki bir kayınvalide adayının beğenisini kazanır kaleyi içten fethederim, bu da bir ihtimal, hem de çok sevdiğim bir ihtimal.

6- Hedefe sosyal medya kullanarak ulaşmak

İstatistiklere göre her 10 insandan 8’i sosyal medya kullanıyor. Kim demiş internette biriyle tanışmak kötü bir şey diye! Facebook, Twitter, Tumblr gibi sosyal ortamlarda insanların için baymadan hafif arabeskle yalnızlık vurgulanmalı, bu vesileyle çevrede potansiyel varsa harekete geçmeleri için yeşil ışık yakılmalı. Hımm bir de arkadaşlık sitelerine profil fotoğrafı yüklemeden bir piyasa araştırması yapmak niyetiyle üye olunabilir, oldum bile!

7- Dualar, adaklar, bilimum kısmet açıcı aktiviteler

E malum Bursa evliyalar şehri. Adım başı istemediğin kadar yatır, türbe. En kötü her ay bir türbe ziyaretine gidip dua edilmeli. Artık Tezveren mi olur, Üftade Hazretleri mi olur, Emirsultan mı olur bilemem. He bir de tüm duaların kabul olduğu riayet edilen Ulucami’deki Vav’ın önünde iki rekat namaz kılmayı da maddeler arasına ekleyelim.

Bu listedeki maddeler daha da çoğaltılabilir. Bu liste uzatıldıkça uzatılabilir. Ama genel hatlarıyla uyulması gereken maddeler bunlar. Uyulabilirliği test edildi, deneme sürüşleri yapıldı. Hayata geçirildi. Gelişmelerle tek taşlı, evlenme teklifli gelişmelerle en kısa sürede karşınızda olmak dileğiylen şimdilik hoşçakalınız ve eğer kendinize bir slogan bulamıyorsanız “Bugün Selo’ya dua etmeye başlıyorum” diyebilirsiniz, çok da hoşuma gider doğrusu.

Sevgiler!
Selo'nuz

Follow Me on

20 Ocak 2014

Selam gençler! Yeni sıfatım

Sen göz seyirmesi diye gidersin, Hipermetrop Astigmat çıkar. Bendeki şansa tükürem. İki haftadır geçmek bilmeyen göz seyirmesi şikayetiyle göz doktoruna gittim. Göz seyirmesi ki öyle böyle değil. Sağ gözümde bir tutuyor iki,üç saat falan non-stop. Geceleri uykudan uyandırıyor falan. İş gün geçtikçe sinir bozucu bir hal almaya başladı nette biraz araştırdım ve göz kaslarıyla ilgili bir rahatsızlık olabileceği düşüncesiyle tuttum doktorun yolunu. Ben tabii bugüne kadar hiç göz problemi yaşamadım ya rahatım. Bir şey çıkmaz yae, "stresten" der verir bir-iki damla gönderir diye düşünüyorum. Doktor şikayetin ne dedi? Görmekle ilgili bir sorunum yok ama sağ gözüm iki haftadır durmadan seyiriyor dedim. Oturttu koltuğa. Bi odak testi yaptı. Benim sol göz on santim kala pıt kayıyor. Bir denedi yok, iki denedi yok. Sol gözde kayma var dedi. Nasıl yani benim sağ gözüm seyiriyor dedim, meğer sol gözüm bozuk olduğu için ben farkında olmadan hep sağı kullanıyormuşum ve sağ gözümü yormuşum. Te allam. Benim surat iki nokta üstüste + S. Sonra çeşitli aletlerle baktı gözlerime. Gizli bir göz bozukluğun olabilir, sana yirmi dakika arayla üç kez damla damlatacağız, sonucuna göre tedavi vereceğiz dedi doktorum. O damlaların ağzıma, pardon gözlerime sıçacağını bilseydim yanımda birini götürürdüm. İlk damlada koridorun öbür ucundaki insanları göremezken ikinci damlada bir metre uzağımda kucağında çocuğuyla oturan kadını, son damlada ise nihayet kolumdaki saati, elimdeki telefonun tuşlarını göremez oldum. Oha dedim noluyo? Hayat bildiğin flulaştı git gide. Görmemek böyle bir şeymiş demek! Beni tuttu mu eyvah eve nasıl gidecem korkusu? Göya hastaneden çarşıya, sonra kuaföre gidecektim, oradan da eve gidip temizlik yapacaktım. Hepsi yalan oldu. Asansörde "0" düğmesini bulup basamadım ya la! Benle birlikte binen birine -kadın mıydı erkek miydi ayırt edemedim- 0'a basar mısınız ben göremiyorum da dedim, farkındayım çünkü 0'a bastım az önce dedi. Vay amk ayaküstü ezikledi de beni. Benim iğne ucu kadar gözbebeklerim o damlaların etkisiyle neredeyse gözümün tamamını kaplayacak kadar büyümüş. Ben bi de Allahın gerizekalısı göz makyajıyla gittim mi göz doktoruna, alaca bulaca olmuş mu yüzüm. Aynaya bak diyeceksiniz ama görebilsem! Neyse Allahtan tramvay var, hastane tramvay durağına 2-3 dakika uzaklıkta. Ben muhtemelen 20 dakikada falan vardım. Çünkü yoldayken tramvayın kornası çaldı, 15 dakikada bir geçiyor ben sonrakine güç bela yetiştim. İnsanların yüzlerini seçemiyorum ama hislerim yok olmadı ya anlıyorum ki herkes mal mal bana bakıyor. Haksız da sayılmazlarmış ablama gittiğimde ne bu yüzünün hali dedi, artık ne durumdaydı bilemiyorum. Gittiğim gibi ağlamaya başladım, ağladıkça damlalar yaktı gözlerimi cayır cayır, sonra sızıp kalmışım ablamın klasik şönil salon takımının üçlüsünde. Uyandığımda elim olayın üstünden 4 saat geçmişti ama ben Selo kişisi hala saati göremiyordum, telefonun tuşlarını seçemiyordum. Baktım göremiyorum kendimi yarı karanlık dünyama geri döndürdüm. Tekrar uyandığımda 6,5 saat geçmişti ve ben yüzümü gözümü insana benzetmeye çalışarak tuttum gözlükçünün yolunu. Yollarda gördüğüm gözlüklü insanların çokluğu içimi rahatlattı, onlara sarılıp ben de sizden biriyim artık deyip onlara sarılmak istedim. Evet evet yapmak istedim bunu. Gözlükçüden çıktığımda sonuç buydu. 



Selam dünya, ben Selo, tanımadın mı? dur bi gözlüklerimi çıkarayım tanıyabilecek misin?! Hee evet dört göz Selo. Tamam lan sen de vur, sen de dalga geç. Möhühühü :( Gözlüklü yeni sıfatım hakkında herkeş bir şey dedi. Selo sanki sende hep bir şey eksikmişte o da gözlükmüş dediler. Cool oldun diyen de oldu, değişik bir seksapelite kattı diyen de, şebek diyen de, şirine diyen de. Lakin kimse yadırgamadı. Ne yalan söyleyeyim ben de yadırgamadım, ama gözlüklerimin belli belirsiz bir kenarlarda beni bekleyen 30'lu yaş sendromunu hönk diye ortaya çıkardığını da inkar edemem. Annemin olayla ilgili yorumu; Gözlüksüz birini beğenenip evlenemedin, gözlüklerle hiçten beğenemezsin. Evde kaldığının resmidir!

Ne derler, etme bulma dünyası. Çok değil daha 2 hafta önce gözünde gözlüklerle uyumaya çalışan annemle şu tweetle dalga geçmiştim, ilahi adalet tecelli etti.
Dilim kopaydı da söylemeyeydim, açaydım kollarımı getme deyeydim. Burası böyle değildi ama neyse, siktir edin.




13 Ocak 2014

Şikayet Var | Evo Bilgi Teknolojileri


Daha önce bataryası çok çabuk şarj ve deşarj olduğu için, kamera ve kameralı uygulamalarda hata oluşturan distribütör garantili olan S4 'ümü Evo Bilgi Teknolojileri firmasına servise gönderdim. 4 gün boyunca çeşitli sebeplerden dolayı arıza kaydının açılmasını beklediğim telefonum arıza kaydının açılmasının 2. gününde batarya değişimi ve yeni yazılım yüklemesi yapılarak geri gönderildi. Oysa şikayetlerimin çoğu yazılımsal sorunlar gibi görünüyordu ve firma bu şikayetlerin hiçbirini yazılım yüklemesi yapıldıktan sonra test etmeden gönderdiği için telefon servisten geldiğinde şikayetlerimin batarya sorunu hariç aynen devam ettiğini gördüm. Telefonu servise göndermek iş değil, sorun olan telefonun serviste olduğu dönemde bilgi almak kısmı. Bu yüzden sorunlar telefonu tamamen kullanılmaz duruma getirene kadar bekledim ve ancak 2 ay dayanabildim. Telefonum flaşlı birkaç tane fotoğraf çektiğimde komple kapanıyor, aynı şekilde uygulamalardayken kamera bağlantısını kullanmak isterseniz maalesef telefon yine kapanıyor ve bataryasını çıkarıp takmadan açılmıyor. Ses açma kapama tuşu çalışmıyor. Telefonumu gün geçtikçe sıklaşan şikayetler nedeniyle 25 Aralık'ta tekrar servise gönderdim. Ancak o günden beri servise ne mail ne de telefonla ulaşamıyorum. Ekrandaki bilgi ilk 7 gün "Tamiri yapılıyor" şeklindeydi şimdi "Servisine gönderildi". Anlamıyorum ki servisine gönderildi ne demek? Bu telefon servisine gönderildiyse siz necisiniz? Bir hafta tamiri yapılıyor bilgisi varken mevcut ekrandaki bilgi neyin nesidir? Muhatap bulamıyorum, bilgi alamıyorum, mağdurum. Cep telefonu ve tablet alacak kişiler kesinlikle EVO Bilgi Teknolojileri garantili ürün almayın. Zaten Google'da arama yaptığınızda firma hakkında gereken şikayet ve bilgiye kolayca ulaşabilirsiniz.


Şikayet Var sitesine üye olan arkadaşlar varsa kendilerinden bir dakikalarını ayırıp şikayetime destek vermelerini rica ediyorum. İnsanlık namına.

http://www.sikayetvar.com/sikayet/detay/2195978

09 Ocak 2014

Diyet Günlüğü | Kontrole bir kala

2 aylık serbest dönemde yedim, içtim. 
Listeme çoğunlukla uydum, ama uyamadığım günler de oldu, olmadı değil. 
Özellikle regl döneminde tutan tatlı krizlerini bilirsiniz.

Regl krizlerinde ben;

Baskülüme göre 1,8 kg almışım. 
Yarın büyük gün. 
Kontrole bir gün kala ben;


Diyetisyen Gülcan Karpuz Kontrolü
Tür: Korku-Gerilim
IMDB Puanı: 9.7


Supercellma'nın ruhuna birer Fatiha.

08 Ocak 2014

Şiirimsi bir şey

Ben cellma,
29 yaşındayım, Ağustosta nasipse 30.
Bu yaşıma dek hoşlaştığım çok insan olmuştur ki biraz zor beğenirim.
Bir kaç adam sevdim, bir kez aşık oldum.
Tezcanlı bir yapım var, fazla sabırlı biri olduğum söylenemez.
En azından böyle insanın içini kımıl kımıl eden konularda.
Genellikle neşeli, konuşkan, yüksek enerjili şahsına münhasır biri olduğumu söylerler. Sanırım doğru.
Yaklaşık bir ay önce bir adamla tanıştım.
Sabretmeyi,
Dakikaların ne kadar uzun olduğunu,
Günlerin geçmek bilmezliğini,
Kaburgalarımdan içime doğru batan tatlı hissin düpedüz özlem olduğunu öğrendim.
Bir yanım rutininde yaşarken hayatı
Bir yanım kaplumbağa hızında ilerleyen zamana inat onu bekliyor, çok sevilecek erkek kişisini.
Ben cellma,
Son zamanlarda tek isteğim zaman denen şu lanet kavramın onu bana getirmesi.
Zira artık göğüs kafesime sığamıyorum...


Hoopp birader baksana bi'!

Bu blogdaki tüm yazılar ve bazı görseller (alıntı olanların URLsi belirtilerek) supercellma tarafından eklenmiştir ve 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu 81. maddesi gereğince kopyalamak, ticari amaçla kullanmak, yazar ismi belirtilmeden alıntı yapmak ve link vermeden kullanmak dahi suçtur. Aksini iddia eden varsa yolarım. Her türlü pisliği de yaparım. Hee akıllı olun canımı yiyin. Emek hırsızlığına karşı destek ve Emeğe Saygı lan. Dirsek çürütüyoruz burda...!!

 

supercellma Template by Ipietoon Blogger Template | Gadget Review

back to top