10 Nisan 2016

Dikkat misofonik var!

Vakti zamanında yazdığım Hakkımda bilmediğiniz 11 şey ve vücudumla ilgili 33 gerçek yazılarıma ilaveten; hakkımda bilmediğiniz, benim de ne olduğunu tam olarak bu sabah tesadüfen öğrendiğim bir şey daha: "Misofonya"


Fotoğraftan da anlayacağınız üzere bahsedeceğim bu şey seslerle ilgili. Bazı seslerden nefret etme boyutunda aşırı derecede rahatsız olma durumuna "Misofonya" deniyormuş. Bu bir hastalıkmış ve ben de bir misofonikmişim. Valla ne yalan söyliyeyim bu durumun bir hastalık olduğuna sevindim, tabii yalnız olmadığıma da.

Özellikle toplu taşımada bozuk paraları ya da anahtarları şıkırdatan birini gördüğümde -ki gözlemlerim sonucu bunu yapanlar genellikle erkekler- boğazlamak isteği gelir çünkü o ses yüzünden çenelerim uyuşur, beynim zonklar. Birinin salladığı tesbihin sesi içimi gıcıklar saç diplerim çekilir çığlık atmak isterim. Belki inanmayacaksınız ama tesbih salladığı için hoşlandığım insanı hayatımdan çıkarmışlığım var benim, neden ayrıldınız sorusunuysa kimselere açıklayamamışlığım. 

Birinin sakızı caklatarak çiğnemesi, ağzını açmasa dahi o sakızın içindeki küçük baloncukları damağında çıtlatması, yemek yerken ağzını şapırdatması ya da çatalı kaşığı dişlerine değdirmesi bir de bir şey içerken höpürdetmesi diye bir şey var tüylerimizi diken diken eden. Ha bi de şey var elma, salatalık, havuç gibi yerken kütür kütür ses çıkarangillerin ve cips, çekirdek gibi çıtlanan/çatırdayangillerin ben yemiyorken yanımda yenmesi. Ya da şekerin kırılarak yenmesi ya da dişlere değdirilerek takır tukur ses çıkarılması. Ağızla çıkarılan sesler demişken ağzının bir kenarına kürdan koyup konuşan bey abilerimizi amcalarımızı hatırlatmama gerek var mı?

Başımdan geçen bir olayı anlatayım. Geçen hafta İzmir'den dönüyorum. Aksi gibi kulaklığım valizde kalmış ve otobüsteki umumi kulaklıklarıysa tahmin edeceğiniz üzere kesseler kullanamam. Hostun ikram ettiği poğaçadan kalan kırıntıları diliyle temizlemeye çalışan adamın çıkardığı o tarif dahi edemediğim iğrenç sese ancak Manisa'ya kadar direnebildim ve bir arka sırada çaprazımda oturan adama durumumu -kendisini de rencide etmemek adına- küçük bir not kağıdına yazarak açıkladım ve ricada bulundum. Ne mi yaptı? Daha yüksek ses çıkarmaya başladı. E ben tabii bir sustum iki sustum ama halimi bir görseniz kafam avuçlarımın arasında ben çıldırma noktasındayım. Dönüp: "Şu şşşşleme sesini çıkarmaz mısınız? içim fena oluyor, çok rahatsız oluyorum" dememle herifle tutuştuk mu kavgaya? Diğer yolcular da destek olup kimsenin kimseyi rahatsız etmeye hakkı yok, arkadaşım yapma şu sesi falan dedilerse de nafile. Halden anlamayan insan görünümlü öküz o sesi çıkarmaya devam etti. Sonuç yolculuğuma hostes koltuğunda devam ettim,sen sağ ben selamet.

Tüm yukarıda saydıklarım arasında listenin başını kesinlikle horlama çekiyor. Horlayan biriyle mümkün değil aynı odada uyuyamıyorum. Yani ancak ben ondan önce uyuyup derin uykuya dalarsam ve gece boyunca hiç uyanmassam belki. Aksi takdirde imkansız. Uyku kategorisinde bir de saat tıkırtısı sorunsalı var. Ben öyle başucundaki komodine nostaljik görünümlü çalar saat koyabilen biri olamadım hiç. Yatılı misafirliğe gittiğimde yattığım odanın duvarındaki saatin pilini çıkarıp kenara koyuşlarım hep bu yüzden. Bazı insanların, özellikle kilolu ve yaşlı insanların homurdanmaya benzeyen nefes alışverişinden rahatsız oluşlarım da.

Bu illetle yıllardır uğraşıyorum. Bazen artık dayanamayacak duruma geldiğimde çevremdeki insanları uyardığımda aşırı tepki aldığım zamanlar oldu. Bunu sırf benim gıcıklık olsun diye yaptığımı düşünenler de. Yaşadığım şey cinnet sebebi, insanların buna anlayış göstermemesi ve benim şımarıklık yaptığımı düşünmeleriyse cinayet sebebi.

Bu öyle bir şeyki bu sesleri çıkaran kişi yukarıda verdiğim otobüsteki adam örneğindeki gibi hiç tanımadığım biri de olabiliyor, aynı evi paylaştığım annem de, çok sevdiğim bir arkadaşım da, yeğenim ya da kardeşim de. Yani bu seslerden rahatsız olmamın kişilere gıcık olmamla, sevmememle hiç ilgisi yok. Çünkü beni rahatsız eden şey kişiler değil "sesler". 

Neyse ki tüm bunlardan rahatsız oluşum bir takıntı hali değil, hastalıkmış. Yani gıcıklıktan değil, merkezi sinir sisteminden kaynaklanıyormuş. Üstelik bilinen bir tedavisi de yokmuş!

Bu yazıyı yazdım çünkü; sizin de belki farkında olmadan çıkardığınız bu ses/sesler benim gibilerin kabusu olabilir. Yalnızken naparsanız yapın, saatlerce geyirin, sakız çaklatın, kırkbeş paket cipsi bitirin, sonra böyle parmaklarınızı çıkarıp teker teker şapırdatarak yalayın, elmayı hıyarı kütürtede kütürdete yiyin. Ama yalnız değilseniz sizi önce empatiye ardında da anlayışa davet ediyorum. Aksi takdirde bir gün bu sebeplerden dolayı biri sizi olmadık bir anda gırtlaklayabilir, benden söylemesi :)

Hoopp birader baksana bi'!

Bu blogdaki tüm yazılar ve bazı görseller (alıntı olanların URLsi belirtilerek) supercellma tarafından eklenmiştir ve 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu 81. maddesi gereğince kopyalamak, ticari amaçla kullanmak, yazar ismi belirtilmeden alıntı yapmak ve link vermeden kullanmak dahi suçtur. Aksini iddia eden varsa yolarım. Her türlü pisliği de yaparım. Hee akıllı olun canımı yiyin. Emek hırsızlığına karşı destek ve Emeğe Saygı lan. Dirsek çürütüyoruz burda...!!

 

supercellma Template by Ipietoon Blogger Template | Gadget Review

back to top