Dışarıyı seyrediyorum, oysa ne bir yaprak düşüyor dallardan, ne bir kedi dolaşıyor çatılarda, ne de birileri geçiyor kapının önünden. Gözleri dalanların özledikleri biri vardır derler ya; sen gittiğinden beri hep uzaklara dalıyor gözlerim. Kim bilebilir ki binlerce kez gözlerimi kapatıp hayal etmeye bıkmadığım anlarımızın artık sıkça ve zamanlı zamansız gelişleri gibi yine gözümün önüne geldiğini? Kaç gündür bir huysuzluk, bir dokunsan ağlayacak hal var üzerimde.
Saymadım tuvalet hariç kaç kere kalktım yatarken sırtıma, otururken popoma yayları batan bu çekyattan. Yanı başımda sümüklerimi ve gözyaşlarımı silip attığım tuvalet kağıdı öbekleri, bir de şarjı bitene kadar Emre Aydın'ın Kağıt Evler'inin çaldığı dandik telefonum.
Annem gelip yokluyor arada bir, iyi miyim diye. Yalandan gülümseyip başımı sallıyorum aşağı yukarı iyiyim der gibi, biliyorum ki biraz asılsa yüzüm, gözlerimde yaşlar dolu dolu olup dudaklarımı büksem hemen gelip soracak halimi, bana sarılıp sırtımı sıvazlayacak, gözyaşlarımı silecek, ağlama geçecek deyip teselli edecek beni... ve ben ama anne ben onu çok özledim deyip hıçkıra hıçkıra ağlayacağım ve o kıyamet günleri hiçe sayıp başa döneceğim.
Ne gerçek, ne değil ayırt etmiyorum, edemiyorum. Nedense hep son telefon konuşmamız geliyor aklıma, ve o birbirini severek iyi ayrılan herkesin söylediği kaçınılmaz sözcüklerin çınlıyor kulağımda. "Seni daima seveceğim" yanında, yanımda olamadıktan sonra ne boka yarayacaksa o sevgi? Ve bir daha asla görüşülmeyeceğini bildiğimiz halde dilden kontrolsüzce dökülen "görüşürüz" lafın...
Belki de Haklısın. Dünya küçük derler, belki birgün bir yerde...görüşürüz.
Kendime söylediğim en büyük yalan seni özlemediğim, oysa şimdi gel desen yine gelirim hiç birşeyi umursamadan.
Senin kadar seveceğim birini değil, beni senin kadar sevecek birini bulamadım.
Belki de bu yüzden dolmuyor yerin.
Özledim, çok...öyle böyle değil...
şu anda yaşadığım hali kelimelere dökebilecek edebiyata hakim değilim. öncelikle şunu belirteyim yazı gerçekten güzel olmuş, ellerinize sağlık. piman oldum yazıyı okuduğum için. sürekli üstünü kapadığım, açmaktan hep korktuğum karanlık çukurların gün yüzüne çıkmasına sebep oldu...
YanıtlaSiliki insan birbirini çok sevebilir fakat herşey sevmek değildir. olmayacağı varsa olmuyor işte. ne yaparsan yap, ne kadar çabalarsan çabala olmuyor işte.
ayrılık, hüzün, sevinç bunların hepsi bizler için... hepsine göğüs geriliyor lakin insana en çok koyan "yarım kalmışlıklar" oluyor.
senin elinde olmadan, onun elinde olmadan gerçekleşen 'dış dünyaya' bağlı gelişmeler olurya hani, işte onca yaşanacak şey varken 'dış dünya' elini atıyorsa size o zaman "yarım kalıyorsunuz" en çokta bu koyuyor.
beraber yaşayacağınız onca günün, ayın, yılın hesabını yaparken; bir anda yapayalnız kalıyorsun...
haklısın, hiçbirşey acıtmıyor insanı keşke ve belkilerle sol tarafımıza bir yumruk gibi saplanan, ince ince sızlayan yarım kalmışlıklarımız kadar... ne unutabiliyoruz tamamen, ne vazgeçebiliyoruz... hiç olmadık birşeyde aklımıza geliyor darmadağın oluveriyoruz her seferinde uzun zaman toparlanamaksızın...
Silhüzünlü.. sanki ayrılık yaşadığım anlara döndüm.. ve o an binlerce kez ayrıldım yüreğimde :(((
YanıtlaSilher ayrılıkta tekrar kalkıyor kapandı zannettiğimiz yaraların kabukları, daha da içe işliyor, daha fazla kazınıyor hafızamıza...ve biz her seferinde artık sevmeyeceğim deyip en çok kendimizi kandırıyoruz...
SilYazı da seslenmedirme de çok güzel çok duygulu olmuş... Tebrik ettim ;)
YanıtlaSilçok çok teşekkür ediyorum, beğenmenize sevindim :)
Sil