02 Ağustos 2012

Aşklar mı daha çok yoruyor insanı? Ayrılıklar mı?

Şarkısı

Gidişinin üzerinden neredeyse 2 yıl geçti. Ne senin kadar seveceğim birini bulabildim, ne de beni senin kadar sevecek birini. Beddua mı ettin be adam? Niye dikiş tutmuyor sevdalarım, niye hâlâ en sonuncu eski sevgilim diye bahsettiğim adam sensin?

Gidişinden sonra kendime en çok sorduğum soru:
Aşklar mı daha çok yoruyor insanı? Ayrılıklar mı? Cevabını hiç bulamadım. Bazen ilk bakışta, bir gülüşte, bir dokunuşta geliveriyorken en güzel davetsiz misafirimiz aşk, giderken elveda bile demeden gidiyor. Bizim ki de öyle olmadı mı? Miladımızı gün be gün hatırlıyorken ne zaman tükendiğimizi, biz olmayı bırakıp ne zaman sen ve ben olduğumuzu, birbirimize tahammülümüzün ne zaman tükendiğini ve ellerimizin birbirini tutmayı ne zaman bıraktığını, sevmekten ne zaman vazgeçtiğimizi bir türlü hatırlayamıyorum.

Aşk öyle bir şey ki daha gelişinde kazıyor giderken bırakacağı izleri. Ne kadar büyük seversek o kadar büyük acıtıyor gidişi de. Ne kadar büyük bir beden yaratıyorsak dünyamızda aşk için, gidişinden sonra o kadar zor dolduruyoruz içini. Biri değil onlarcası geliyor da yalnız bir kalabalıktan ibaret olup gidiyorlar, yaralarımızı zerre iyileştirmeden, içimizi gram kıpırdatmadan. Ne kadar büyük hayaller kurup ne kadar yükseklerden uçuyorsak, bittiğinde de o kadar kötü çakılıyoruz yere. Her seferinde azalıyor cesaretimiz, tükeniyor gücümüz aşka karşı. Bu yüzden iyileştirmeye kendimizden değil gerçekliğin ötesine geçmiş hayallerimizden başlıyoruz. Öyle ya belki bir gün bir başka bedende tekrar lazım olabilir diyerek.

Ayrılıklar sevdaya dahil diyor şair. Diyor demesine de söylemesi kadar kolay olmuyor ki vazgeçmek, ayrılıkları sevdaya katmak. O dönemde hiç bir söz iyi gelmiyor sol tarafımızda açılan çukura. Öyle ki üzerine toprak atıp kapatmaya çalışıyoruz içine sevdiğimizi gömmeyi unutarak. Bir de bakıyoruz ki yaralar kapanmış ama sevilen hâlâ unutulmamış, sevilen hâlâ capcanlı içimizde bir yerlerde.

Sen bilmiyorsun, ayrılıklardan sonra hiç olmak istemediğim biri oluyorum ben mesela. Şimdiki zamanı yaşayamıyorum, mişli geçmiş zamanda bir yerlerde takılı kalıyorum uzunca bir süre. Elimden düşüremediğim fotoğraflar, telefonumdan silemediğim mesajlar, kokusu sindiği için yıkamaya kıyamadığım kıyafetler çarpıyor bir bir yüzüme. Aşıkken daha güzel olan ben bu kez sevmediğim bir ben buluyorum her aynaya baktığımda. Arabesk biri olmuyorum belki ama normal biri de olamıyorum asla. Ortalarda bir yerlerde sıkışıp kalıyorum. O dönemde varsa yoksa "mayın tarlası", "hoşçakal", "gücün var mı sevgilim"... Ayrılık temalı şarkılar tutuyor aşk yolunda düşmüş, dizleri yara bere olmuş bu "yaşına rağmen küçük kızın" ellerinden. İlk zamanlarda toz kondurmazken sevilene ve bütün hatalarını sırtlanıyorken bu aşkın, zamanla "ikimizde de hata vardı aslında"lar alıyor gündemi ve finalde "amaan zaten o beni haketmediler"i görüyoruz bol bol. Devamında başlanıyor bok atmalara, sanki vazgeçebilecekmiş, unutacakmış gibi. Halbuki bunu zerre beceremiyorum. "Kaybettiklerim değil vazgeçtiklerim oldu" en popüler durum güncellemesi oluyor Facebook sayfalarımda ve sonra ver elini iğneleme ve göndermelerle dolu Demet Akalın şarkıları. Böyle böyle yitiyor aşklar, küle dönüşüyor yavaş yavaş.

Her ayrılık biraz daha uzaklaştırıyor beni hayallerden, sevebilme yeteneğimden. Her ayrılık biraz daha fazla yoruyor beni. Yeni birini bul kendini anlat, onu dinle, tanımaya/ısınmaya çalış falan. İşin yoksa ona yer açmaya çalış daha bir öncekini çıkartamadan gönül dairenden. İşin yoksa gidenin kokusunu, bakışını, sevişini, öpüşünü, sesini, dokunuşunu, ona dair her ne varsa sıfırla hafızandan. Bir de bunu başarmışken, tam söküp attım derken içimden hiç olmayacak bir zamanda, hiç olmayacak bir detayla aklına yeniden gelmesiyle uğraş. Her ayrılıktan sonra daha yükseğini ördüğümüz onca duvara rağmen git bir de iki güzel söze kan işin yoksa, hemen iniversin suya yelkenlerin. Ettiğin yeminleri boz, verdiğin sözleri buharlaştır. Bilerek ve isteyerek yine gözyaşı kokan yeni bir hikayenin yolunu çiz kendine.

Sen beni öylece bırakıp gittikten beri cevabını bulamadığım öyle çok soru, içinden çıkamadığım o kadar detay var ki. Mesela merak ediyorum keşke bitmeseydi diyor musun? Yırtıp attın mı fotoğraflarımızı yoksa saklıyor musun hâlâ? Kulakların çınlıyor mu hıçkırıklarımdan? Özlüyor musun sen de beni?  Şunu bil yeter benim hâlâ en iyi yaptığım şey seni özlemek, anılarımızı da alıp başucuma.

2 kişi "açılın ben doktorum" demiş :

  1. naptın sen yaa, naptınn :((

    YanıtlaSil
  2. ufff sevme sen bi daha o zaman.
    :)
    bi de o kişi şanslıymış.
    böle özlenmek de güzel olmalı.
    :)

    YanıtlaSil

Hoopp birader baksana bi'!

Bu blogdaki tüm yazılar ve bazı görseller (alıntı olanların URLsi belirtilerek) supercellma tarafından eklenmiştir ve 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu 81. maddesi gereğince kopyalamak, ticari amaçla kullanmak, yazar ismi belirtilmeden alıntı yapmak ve link vermeden kullanmak dahi suçtur. Aksini iddia eden varsa yolarım. Her türlü pisliği de yaparım. Hee akıllı olun canımı yiyin. Emek hırsızlığına karşı destek ve Emeğe Saygı lan. Dirsek çürütüyoruz burda...!!

 

supercellma Template by Ipietoon Blogger Template | Gadget Review

back to top