28 Nisan 2012

Clark Kent'i Beklerken...

Hayırlı kısmetlerini beklemekle evde kalmak arasındaki kritik süreçte yaşayan Supercellmadan Selamlar Blogcum

Bugün şirketten kızlar kahvaltıya gelecek diye dün akşam iş çıkışı market alışverişi, temizlik, kek çırpma, sigara böreği sarma derken gece 03:30 u buldu yatakla kavuşmam. Geç buldum, erken kaybettim misali çokta uzun sürmedi bu kavuşma ve sabahın 09:30unda beynimin içini inleten çalar saatimin alarmıyla ayağa dikildim. Bir telaşe içinde yetişmek için elimi yüzümü yıkamadan ortalığı toparlamaya başladım. Allah Allah kendi kendime diyorum ki sol gözümde bir tuhaflık var. Meğer çapaktan yapışmış gözüm göremiyormuşum. Tuhaflık dediğim şey bildiğin göremekmiş. İyimserliğin böylesi. Baktım olmayacak 28 yıllık bir düzeni değiştirmek böyle çarpar adamı deyip tuttum kıç kadar banyomun yolunu. Bir beş, on dakika klozette kestirdikten sonra elimi yüzümü yıkayıp girdim mutfağa. Masamı hazırladım. Tam patates salatasını yapıyordum ki misafirler başladı birer ikişer gelmeye. Neyse onları aldım salona ve başımda rahmetli ananemin mekik oyası yaptığı tülbentim, önümde önlüğüm devam ettim hazırlıklara. En son katılan iki arkadaşımı masada oturtacak yer bulamayacağız diye baya bi tırstım ama öyle böyle derken gülüş cümbüş geçti kahvaltı. El birliğiyle o çük kadar tezgahta dağ gibi yığılan bulaşıklarımı da hallettiler el sürdürmediler bana canlarım benim. Kahvelerimizi de içtikten sonra birkaç saat insan dolan patırtı kopan evim yine kaldı sakin, bomboş. Bulaşıklarımı yerleştirip duş aldım ve hafta ortası internetten tanıştığım birine verdiğim buluşma sözümü gerçekleştirmek için hazırlanmaya başladım. Herif kaç gün görüşelim diye tabiri caizse kıçını yırttı. Kasığımı zonklatan kıl dönmeme rağmen gittim. Eeee daha daha neler yaparsın demez mi görüşmenin 15. dakikasında. Dellendim. Hiç sevmediğim tahammül edemediğim muhabbettir bu eee muhabbeti. Astım suratımı kaka kızlar gibi yaptım kendimi. Sıkıldın sanırım dedi, evet çok hem de dedim. Hadi kalkalım öyleyse dedi. Kalktık. Eve bıraktı beni. Arabadan inerken görüşürüz dedi, hiç sanmıyorum dedim. İndim arkama bakmadan görünürden kayboldum. Neyse uzatmayayım lafı dicektim ki bi baktım her detayıyla anlatmışım olayı. Bugünkü aday adayı için daha fazla detaya girmeden önümüzdeki maçlara bakıcaz diyorum. Anladınız siz onu. Geçen facebookun aynı uygulamasında benim ismen ve simaen tanıdığım ama beni tanımayan annemin teyzesinin torunu da mesaj göndermişti bana. Sanırım aşık oluyorum diye. Akrabalık ilişkilerimizi Facebookun arkadaş arama uygulamasında birbirimize yazılarak sürdürüyoruz. Pes. Olaya bakın hele! Bir de eskiden tanışıp ııhh bundan iş çıkmaz deyip elediklerim de tekrar karşıma çıkıyor zaman zaman Çok tatlısın, tanışalım mı şeklinde mesajlarla. Yüzsüzlük müdür bunaklık mıdır anlayamadım. Off bir de köpek tasması gibi 3 parmak kalınlığındaki metal kösteklerle gömleklerinin düğmelerini göbek deliğine kadar açanlar, Arabalarının önünde, içinde, üstünde fotoğraf çektirenler, Cix diye tabir edilen bir mekanda o mekanın adının olduğu tabelayı fotoğraf karesinin içine aldırarak fotoğraf çekinenler, kapalı mekanlarda rayban çakması gözlüklerle fotoğraf çekinenler ve durum güncellemesine son kullanma tarihi geçmiş espirileri yazanları hiç söylemiyorum bile. Böyleleri bana arkadaşlık isteği gönderiyor ya hesabımı dondurasım  bir daha hiç girmeyesim geliyor yeminle. Yok yok bunca rezil durum var ve ben hala internette beyaz atlı prens arıyorıum. Biliyorum ben bok kafalının tekiyim. Ne deseniz haklısınız söz bi daha girmicem. (Ayağımı kaldırdım :P)

Yoldayken elim ayağım aradı bana geleceklermiş oturmaya, gelin şu saatte evdeyim dedim. Sonra başka bir işleri çıkmış gelemiyoruz diye haber verdiler. Ben de gündüzden kalma bol limonlu halis muhlis zeytinyağlı patates salatamı aldım kucağıma, oturduğum yatağıma, ayaklarımı da uzattım, öbür yanımda laptopum cumartesi keyfi yapayım dedim. Fena da etmemişim ki uzun zaman önce yine nette tanıştığım ama yukarıdakilerle alakası olmayan, zekasıyla, tespitleriyle, laflarıyla beni gülmekten kırıp geçiren çok sevdiğim bir arkadaşım var Burak onunla sohbete daldık nette. Hiç belli etmiyor ama meğer sıkı takipçisiymiş blogumun. Bana bir ara gazı verdi ki sormayın gitsin. Epey götürür bu beni. Yazılarımdan kişiliğime, başımdan geçenlerden, hayallerime, niye gönlüme göre birini bulamadığımdan, astrolojik karakter analizime kadar her konuda düşüncelerini paylaştı. İnsanın her şeyini böylesine önemseyip takip eden arkadaşlarının, dostlarının olduğun bilmesi ne kadar koltuk kabartıcı bir şeymiş lan. Havamdan yanıma yanaşılmaz şimdi benim. En vahim konu olan yalnızlığımın sebebi de Clark Kentlerin neslinin tükenmesiymiş. Nesli tükenen tek kişi ben değilmişim yani ahahaha. Alın işte bir ortak yönümüzü buldum bile gelecekteki sevgilimle. Sorun bende sanıyordum. Değilmiş len. Ama metrobüsle geliyormuş o yüzden biraz gecikebilirmiş. Ama gelecek dedi. Burak gelecek dediyse gelir. Emme bugün emme yarın. Gelecekmiş benim Clark Kent bozması beyaz atlı prensim. Oyy oyy oyyy. Ama o gelene kadar her şey mübah diyor ve oltaya düşen yeni aday adaylarını değerlendirmek üzere... Ohaaa Fas'lı biri ekledi. Haydi gideyim biraz english practice yapayım. Sırf ingilizcemi ilerletmek için. Başka bir şey içinse namerdim. Haydinn kaçtım ben. Öptüm. Byeee!

2 kişi "açılın ben doktorum" demiş :

Hoopp birader baksana bi'!

Bu blogdaki tüm yazılar ve bazı görseller (alıntı olanların URLsi belirtilerek) supercellma tarafından eklenmiştir ve 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu 81. maddesi gereğince kopyalamak, ticari amaçla kullanmak, yazar ismi belirtilmeden alıntı yapmak ve link vermeden kullanmak dahi suçtur. Aksini iddia eden varsa yolarım. Her türlü pisliği de yaparım. Hee akıllı olun canımı yiyin. Emek hırsızlığına karşı destek ve Emeğe Saygı lan. Dirsek çürütüyoruz burda...!!

 

supercellma Template by Ipietoon Blogger Template | Gadget Review

back to top